31 Ocak 2013 Perşembe

murat ve melek

Zor bir çocukluk geçirdi o.
Babasını erken yitirdi, annesinden mesul oldu.
Kardeşi cezaevine girdi, ablası işsiz kaldı, onlardan mesul oldu.
Kendisi kimi zaman müdür, kimi zaman işsiz, kimi zaman asker kaçağı oldu.
Moda'daki 'evimizin' sakinlerindendi, her daim yanımda, etrafımda. Günlüklerimi okuyan tek adam!
Babalarımızın ölümü esnasında tanımıyorduk birbirimizi, ama her acıda, her kayıpta, anlardık; o tanıdık acıyı paylaştığımızı ve bildiğimizi.
Melek anne, nasıl ben tanıştıysam onunla, kafam güzel, elini öptüysem, karşılıklı sevdiysek, anladıysak birbirimizi; Murat da, ben istanbuldan göçmeden Olcay teyzeyle -annemle- tanışmış, "Ben sizi çok seviyorum, gitmeyin" deyip durmuştu..
Ölümün iyisi olmaz, derler. Ama bence vardır.
Murat, arkadaşım, sen Maviş'in ne çok acı çektiğini, ona doğumgünü, cenaze törenleri düzenleyen biri olarak en iyi bilirsin. Ben de şimdi sana sesleniyorum:
Annen güzel gitti. Bir anda.
Seviyorum seni. İyi olacağından, Burak'a, Fatoş'a da iyi bakacağından hiç kuşkum yok.
Annenin de yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder