28 Temmuz 2016 Perşembe

now what?

TV tartışmalarının manyağı oldum, darbeden beri.
Zaten serde gazetecilik var, Ahmet Hakan'ın özellikle, tüm konuklarının profillerini ezber ettim.
Herkes aynı şeyi söylüyor.
Bu 'adamlar' kadrolaşıyordu yıllardır; orduda, yargıda, emniyette ve saire, ve buna göz yumuldu. (Sayın flaş askeri savcı Üçok'un tabiriyle 'salağa yatıldı'..)
Açıkçası ben Tayyip Erdoğan için üzüldüm.
Bu nasıl bir çemberdir, sizi içine çeken, geren?
Adam kaçarken, cumhurbaşkanından bahsediyoruz, pilota bile nereye gittiğini söyleyemiyor.
Acıdım.

'Peki ama, bizi kim iyileştirecek kim kurtaracak bu renksiz ateşten... ne yapacağız bizdeki yanıkları yıkamak, yumak için? O yaralar ki uzar gider, içimizde yerleşir iyice, anılarla, bizi ağır ağır kireçtaşına çevirene dek...'  Julio Cortazar, Seksek, 1963.

Öyle boş Kısıklı evinin önünde gecelemekle olmaz bu işler.


24 Temmuz 2016 Pazar

bütün dünya buna inansa

Bugün Taksim'de tüm partilerin, birkaçı hariç tüm sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla 'Demokrasi mitingi' düzenleniyor.
Organizasyon CHP ama İstiklal'den meydana çıkan bir AKP'li grup var, MHP'liler, HDP'liler var...
Fonda Edip Akbayram söylüyor, 'Çav Bella' çalıyor, Bulutsuzluk Özlemi 'Acil Demokrasi' diyor...
Herkesin elinde Türk bayrağı, Atatürk posterleri... (Tencere tava yok.)
Suriyeliler var, Afganlar var, İstiklal Marşı okuyorlar. (Bi ara Erdoğan posteri kaldırdılar, sonra indirdiler.)
AKM'nin (hani şu Gezi olaylarında üstündeki pankartlar tekeer teker indirilen yıkılmayı yıllardır bekleyen eski buluşma adresimiz olan meşhur bina) üzerinde 'Hakimiyet milletindir' yazıyor...
Kılıçdaroğlu 'Taksim Manifestosu' okuyor, yüz binler el kaldırıp onaylıyor.
An itibariyle Cumhurbaşkanı yarın sarayında tüm parti liderlerini, Demirtaş hariç bittabii, beraber kabul edeceği müjdesini veriyor..
Yetmiyor, CHP lideri günün mana ve ehemmiyetini açıklıyor: Lozan'ın yıldönümü ve Gazeteciler Günü. 'Dün medya özgürlüğüne karşı çıkanlar bugün basının değerini anlamıştır' bile diyor.

Şimdi bütün bunlar neden oluyor..
Yaklaşık 10 gün önce, maalesef Marmaris'te bulunan, Erdoğan'a saldırı düzenlendiği, Meclis bombalandığı, Boğaziçi Köprüsü'nde insanların üzerine tanklar yürüdüğü, Beşiktaş'ın stadına havadan askerler indiği, Genelkurmay Başkanı kaçırıldığı, F-16'ların da yardımıyla 248 kişi öldüğü için...
Dünyada benzeri görülmemiş, Türkiye tarihine 'en kanlı darbe' olarak, dünya tarihine de herhalde 'en ahmak darbe' olarak geçecek bir 'kalkışma' 15 Temmuz.
Zira Erdoğan'ı tatil yaptığı villasında avlamaya gelen darbeciler kaldığı otelin yerini bilmiyor mesela.
Ya da darbe yapan askerlerin darbe yaptıklarını bilmemesi mesela.
MİT Müsteşarı'nın önce olaydan haberdar olup komutanla çay içmesi sonra atlayıp yemeğe çıkması, arada Başbakan'ı aramak filan aklına gelmemesi gibi mesela...
Cumhurbaşkanı'nın olayı eniştesinden öğrenmesini, FaceTime'dan canlı yayına bağlanıp halkı havaalanına çağırmasını hiç saymıyorum..

Tabii bu 'kalkışmanın' en ayırıcı özelliği halkın, harbiden 'bir olup iri ve diri olup' tankların önüne dikilmesi, askerleri püskürtmesi, bütün medya kuruluşlarının, mensuplarının, partilerin darbenin 'kötü bişiy' olduğunda hemfikir olması..
Önceki gün 'diktatör' dedikleri adamın arkasında durmaları.

Peki bu güzel dayanışmaya inanalım mı acaba?
10 gün önce başkanlık sistemi kavgaları yapılırken, 'birileri' parlamenter demokrasinin faydalarını görmüş müdür acaba?
Biz hala olayın sarhoşluğundayız, kafamız karmakarışık.
Yabancı medya olaya daha itidalli yaklaşıyor. Örnekse The Economist 'Erdoğan's Revenge' (Erdoğan'ın İntikamı) kapağıyla çıkıyor. 'Bu darbe en çok Erdoğan'a yarar. Cemaat mensuplarını temizlemek ve ülkeyi daha antidemokratik hale getirmek için fırsat' yorumu yapılıyor.
İntikamı acı mı olacak derken, Meclis kendi elleriyle OHAL'i onaylayıveriyor...
Darbeler ne kadar kötüyse olağanüstü haller de öyledir. Türkiye bunu gayet iyi bilir.
Biz yine de Taksim manifestomuza bağlı kalalım derim.

Marmaris'i soracak olursanız, valla burada millet kışı nasıl geçireceğim onu düşünüyor.
Biz bile İçmeler'e, Bozburun'a gidemezken, askeri helikopterler havada uçuşurken, 2 bin yataklı otellerde 50-60 kişi kalırken Marmaris, bomboş, kan ağlıyor.
Ne denizin kaldı tadı tuzu ne bizim velhasıl...

17 Temmuz 2016 Pazar

darbe

Eh, bunu da görecekmişiz..
Geçmiş olsun.
Korkuyosun di mi..
Darbe geçiren başkan da oldun..
Lanet olsun sana.
Ümmet diyosun.
Padişahım diyosun.
1440 yaralı, 163 ölü.
Aferin sana.


13 Temmuz 2016 Çarşamba

mülteci

Mülteciyim ben.
İstediğim okulda okuyamıyorım, okusam da mezun olunca iş bulamıyorum.
Mülteciyim ben.
Evlensem hiçbir 'TOKİ' bana ev vermiyor, evlenmesem daha beter.
Mülteciyim ben.
Eylem yapayım bari diyorum, bu düzene karşı koyayım; karşıma TOMA'larıyla gaz maskeleriyle öcüler çıkıyor, püskürtülüyorum.
Dayak yiyorum, öldürülüyorum..
Çünkü mülteciyim ben.
Memlekette seçim yapılıyor, birileri birilerine ne oy kullanacağını söylüyor. Ama bana değil.
Zira mülteciyim ben.
Seçimleri onlar kazanıyor gerçi, kimse bana sormuyor, barımı basıyor, beni sokağımdan evimden ediyor.
Olsun, mülteciyim ben.
Bir Türk olarak Türk vatandaşlığı talep edeceğim.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

deniz kenarında

Aman nerden Marmaris'te turist yok didim.
Demez olaydım.
Bayram geldi, bu sefer Marmaris patladı. Ben böyle Marmaris görmedim.
34 plakaları geçtik, Aydınlılar, Denizlililer, yeri gelince Urfalılar, Konyalılar; hepsi burada!
Ne sinerji sormayın, trafikten ibaret: İçmeler'den bile dönemiyorsunuz misal, Selimiye'yi hiç anlatmayayım.
Bir hafta önce sinek avlayan esnaf delirdi, kime daha çok geçirebilirim derdine düştü.
Denize girmek paraya bağlandı.
Marinaya, şayet inebilirseniz, mahşer meydanı nasıl oluyormuş bi ön tadım yapabilirsiniz.
Velhasıl biz Marmarisliler klimalarımızı açtık, film seyredipduru evde, gitmenizi bekliyoruz.

Film demişken... Angelina Jolie'den pek hazzetmem, zira en yakışıklı adamı kaptı, neyse..
İki güzel film yönetmiş, birbirinden şahane.
'Unbroken' Japonlar tarafından zulüm görüp affetmeyi öğrenen bir adamı anlatıyor.
'By the Sea' 70'lerde geçiyor, Hemingway'vari yaşayan Brad Pitt, bunalımdaki karısıyla huzuru -ve romanını- deniz kenarında buluyor.

Tavsiye ederim; siz de evcilseniz şu aralar bi bakın derim, denize doğru....