27 Haziran 2014 Cuma

best

Bugün en iyi arkadaşımın babası öldü.
İbrahim Amca, Antepliliğinin, avukatlığının, insanlığının ötesinde, benim kadim dostumun babasıydı.

Bugün, geçen sonbaharda babası ölen en iyi arkadaşımın annesiyle denizdeydim.
Mustafa Amca'yı konuştuk plajda; nasıl gittiğini...

Bugün, en iyi arkadaşıma telefonda en iyi arkadaşımı aramasını söyledim: öyle küslük olmaz, ölüm var...
Biraz kalakaldı ama tınmadı pek sanırım. Hayat baskın..
Ki kendisi benim babamın ölümünde yanımdan hiç ayrılmamıştı.
O da canından çok sevdiği teyzesini kaybetmişti.

Benim arkadaşlarım pek iyi geçinemiyorlar galiba...
Ya bende bir bozukluk var..
Ya da en iyi değiller...
Ya da hepimiz birbirimize ölümü hatırlatıyoruz.

23 Haziran 2014 Pazartesi

murat

En son evlenmiştim ben.
Orada "journallar"ıma son vermişim.
Sonra aktı sular tabii...
Ama hala, eski editörümün dediği gibi, yazamıyorum evliliği.
Şimdi evlilik mevsimi, malum.
Hepinize mutluluklar.
Da, başınıza gelecekleri biliyor musunuz acaba?
Bir preview:
"Hayatım aldın mı anahtarı?"
"Eh, sen topladın mı bagajı? Daha bir bavul var!"
----
"Ben sana oraya gitmeyelim demiştim."
"Sen seçtin, öyle gittik kilometreler teptik..."
------
Daha fazlasını yazmayacağım.
Benim evliliğim çok güzeldi, en güzeli de beraber yaptığımız yolculuklar...
Darısı başınıza.
Ve iyi ki doğdun, eski kocama.

21 Haziran 2014 Cumartesi

marmarissever

Buyrun bugün böyle blog....

http://i.milliyet.com.tr/Orjinal/2014/06/20/myd-21-06-2014-sayfa-2-3610918.Jpeg


11 Haziran 2014 Çarşamba

diyerbakır

Bugün güzel olsa.. Deniz olsa.. Mavi olsa, sarı olsa...
Her güne böyle uyanıyoruz değil mi? Nerede olursak olalım.
Dün gece Escape dönüşü iki çocukla tanıştım. İki birader.
Biri ötekini "Niye getirdin bizi buralara" diye suçluyor, beriki "Sayemde iş buldun lan" kıvamında..
İkisi de bana eşlik etti, Merlin'e bindi bi tanesi (bisikletim), sigara içtik, hatta laflarken başka tanışlarla karşılaştık..
"Ayşe Abla, sen çok iyi bi insansın, İstanbullu olamazsın" dedi biri.
"İstanbullu" demek, o denli "küfür" olmuş bir nevi.
Nasıl, "Diyarbakır" diyorsak, Doğu'yu tarif için. Yarışma programlarında "gitmek isteyip de bir türlü gidemediğiniz şehrimiz" gibi sorular soruluyorsa.. 
Bayrak, es kaza, indirilse, o zaman hatırlıyoruz demek Diyarbakır'ın nerede olduğunu.
Diyorum ya; keşke hep deniz olsa, mavi olsa...
Kahverengi olduğu yerde hayat durmasa.

3 Haziran 2014 Salı

babama mektup

Saçlarım sarardı iyice baba.
Zira üç yıldır senin memleketinde, Marmaris'te yaşıyorum.
İşler kolaylaştı, ya da ona işi bıraktım diyelim.
Ama üzülme, o beni bırakmadı, devam ediyorum bir şekil.
Hayat kolaylaştı diyeyim aslında sana, anlarsın sen onu.
Yalnız memleketin gidişat biraz bozuk, sen olsaydın "Napıyor bu adamlar" diye her akşam masada dellenirdin.
Kitaplarını derledim topladım, evi -eh, tabii biraz kendime göre yerleştirdim. Ama merak etme, senin takım fotoğrafının durduğu vitrin baki, dokunmadım.
Annem geliyor, her yaz. Sağlığı gayet yerinde. Bildiğin "Olcay Sultan", malum...
Zuzu var. Sen tanımadın onu; Maviş'in oğlu. Ama ona hiç benzemiyor! Nasıl uslu... Sen olsaydın kucağından kalkmazdı.
Torunların geliyor, temmuz ağustos gibi... Sen onları da görmedin ama onlar seni tanıyor. 
Ege, acayip zeki, büyük torunun, şimdi 8 yaşında, öğretmenlerine kök söktürüyor - tabii annesine de... Efe, "shompi" 6 yaşında o da, hayatı keşfetmeye çok ısrarlı, tam bir macerasever.
10 yıl olmuş be baba.
Bugün bisikletle dolaşmaya çıkmadan adamın biri yolumu kesip "Poyraz di mi" dedi, "kaşlardan belli... Özleniyor değil mi?" Nereden bildi?
Velhasıl namın burada hala feci yürüyor "Mustim"!
Ben seni her gece rüyamda görüyorum zaten. Ama bir de havadis al istedim...