23 Ocak 2014 Perşembe

sıkıldık ama iyiyiz

Memleket arap saçı..
Yıllar önce kaybeden Kaan'la konuşmuştuk; "Memleketin halleri insana da yansır" şekli...
Ama ben iyiyim!
Valla özür dilerim, ne HSYK'nız ne AB görüşmeleriniz ne TIR'larınız beni ilgilendiriyor.
Yok, aşık maşuk değilim.
Sadece sıkıldım sizden.
Çünkü artık bu "vicious circle"ı da aştı; artık hepiniz benim için tepetaklak gelmiş "hamdi"ler gibisiniz, hamamböcekleri...
Çocukluğumdan beri çektiğim yetti: Önce sokakta oynayamadım, yasaktı, sonra okulda eylem yapamadım, yasaktı, sonra işyerinde sigara içemedim, yasaktı, işten atıldım, dava açtım, yine bana döndünüz, çünkü iş güvenliği de yasakmış...
Ben artık kumsalımda sigaramı da içiyorum, istediğim kitabı da okuyorum ve gazete okumamaya özen gösteriyorum.
Bıktım çünkü sizden.

18 Ocak 2014 Cumartesi

kalkın lan

Kedim tambulutumbul merdivenlerde koşturuyor. Sürekli bir şeyin peşinde. Bazen bir sinek, bazen böcek, bazen örümcek; ama çoğu kez hiçbirşey.
Öyle koşuyor.
Demin klimaları kapattım, zira birazdan güneş doğacak, terası açacağız, menekşemizi sulayacağız, havlularımızı atıp mayolarımızı kuruttuğumuz günleri anacağız....
Zuzu çok koşuyor da, çok şey söylüyor bazen: Bana mesela yatağımda yatmamı buyurdu hazret, bir de ısınmak için, içine kendisini de davet etti.
Zuzu adam "kaldırmayı" da çok iyi bilir.. Uyandırma manasında...
Gider, yamacına, önce bakar, koklar, anladıysa uyandığını yandın..
Atar ön patiyi, hop, anlamazsın bile, sırnaşır.
Yetmezse sertleşir, gerekirse çıkar üstüne ısırır, kaldırır seni.
Zuzu bile biliyor: Kalk, diyor, en azından.



13 Ocak 2014 Pazartesi

kimsin sen?

Garip memlekette yaşıyoruz velhasıl, işler bir de iyice garabete gidiyor..
Yargıçlar Sendikası Başkanı'na "Kimsin sen, haddini bil!" diyen bir başbakanımız var.
Birbirine "Adalet Komisyonu"nda tekme tokat girişen milletvekillerimiz, hukukçularımız var.
"Bu nasıl hukuk devleti" diye soran, "Sözlerimiz yalama oluyor" diyen bir Meclis başkanımız, "Yargı bağımsız olmalı, kuvvetler ayrılığı.." filan diye geveleyen bir cumhurbaşkanımız var.
Hala "Yalancıdan başbakan olmaz" diye sayıklayan bir muhalefet liderimiz var.
Kim cemaatçi kim hükümetçi; denklem çözmeye uğraşır gibi çabalayan, zavallı halkımız var.
12'sinde evlendirilip, iki çocuk doğuran, 14'ünde ölümü seçen Kader'lerimiz var.
Bu ülkenin kaderini bunlar yazacaksa, ben yokum arkadaş!
Ne herhangibirinize oy veririm ne de sizi "izlemeye devam" ederim.
La bi yürüyün gidin!

gel piti piti

Dün yeni bir TV aldım. Yıldırım düştü çünkü eskisine. TV satıcısı "Biz de TV sattığımızı zannediyoruz, bence siz kendinizinkini tamir ettirin," dedi.
Aldım ama yenisini.
(Bu arada hasta yatan hayvana içimiz acıyor, Loewe, o ayrı..)
Şimdi yeni evladın içinden çıkmaya uğraşıyorum; teknoloji görmeyeli epey değişmiş.. Bir de kutu falan alacakmışız digi'den, kurulumu yapan adam resmen azarladı beni; "sizin niye hd yok" şekli...
Valla Zuzu'nun kumunu değiştirmekle uğraştığım için iki yıldır, konuya eğilemedim, dedim.
Şimdi, denen o ki -hırs yapıp aradım tabii digi'yi- ben TV'yle internete bağlanacakmışım, onu da yapacakmışım bunu da..
Haydi bakalım.
Ben terasta oturma taraftarıyım.
Ne diyo hani yeni reklamlar: "O bana gelsin!"

8 Ocak 2014 Çarşamba

geciktirici

Öyle insanlar vardır..
Geciktirir adamı hayattan.
Başına musallat olur; hastalık gibi, yerleşir, meşgul eder kafanı, kalbini, hayatını...
Gitmek nedir bilmez. Sana kendi dertlerini aktarır, kendisi, oh, rahatlar, sen üzülürsün.
Ağlatmaz bunlar, bıktırır.
Hem alışkanlık yaratır, uyuşturucu misali, hem yorgunluk..
Yapmak istediğini sürekli ertelemek zorunda kalırsın; güyya "iyi" insan olma adına..
Geciktirir seni. Yorar.
N'apmak lazım?
Uzak duracaksın. Bahar temizliği yapar gibi, yorganları balkondan çırpacaksın. Halıları yıkayacaksın. Eşyaların yerlerini değiştireceksin. İzlerini yok edeceksin.
Kurtulacaksın. "Hayır" demeyi öğreneceksin.
Erken kalkacaksın.

5 Ocak 2014 Pazar

bin yıldır yaşıyorum

Hangi gün, hangi yıldayız?
Bunlar bana ait değil; en sevdiğim Şebnem Ferah'a ait.
İstanbul seyahati "öğretici" oldu her zamanki gibi.. Biraz yorucu, eğlenceli, üşütmeli, koşturmalı, heyecanlı...
Oradan burada bulamadığım bir sürü albüm, kitap vs aldım. Şimdi onları tüketmekteyim.
Şebnem'in yeni "Od"u da bunlardan biri.
Hakikaten Tolga Akyıldız'ın dediği üzre bu albüm defalarca üst üste dinlenmesi gereken "konsept" albüm olmuş. Gezi'ye de değinmiş hatun, anlayana, Tayyip'le de bi hesaplaşmış, kendisiyle zaten en çok, her zamanki gibi..
Duman'ın albüm de öyle, "Darmaduman" -ki bence yılın albümü...
Biz de İstanbul'da Üsküdarlı kızlarla bir nevi "20 yıl hesabı" yaptık. (20 yılı geçti mezun olalı ama boşverin, kimse duymasın..)
Bir baktık: aaa, hepimiz boşanmışız, ya da çoğumuz diyelim.
Herkes iş değiştirmiş. Ev değiştirmiş. Bazısı çoluk çocuk sahibi olmuş.
Bunlar tabii normal şeyler.
Zamanın geçmesi, eskileri unutturmuyor ama; ne kadar güzel!
Aynı kalpten, aynı tarihten, geçmişten gelince insan, buluşuveriyor, her daim.
Eski kocamla da yemek yedim İstanbul'da. Gazeteci arkadaşlarımı gördüm. Evlerinde kaldım.
Aynılar. Ne güzel...
Ama otobüs Gökova'dan Marmaris'e inerken şöyle bir rahatlama kapladı içimi; "Oh be!"