30 Mayıs 2013 Perşembe

küçük

Küçükken kayıt yok derler ya, yalan.
Her şeyi hatırlar insan.
Dövüldüğünü de, öpüldüğünü de, terk edildiğini de...
Ve en son terk edildiğinde..
Ya da öpüldüğünde..
Ya da dövüldüğünde.....
Orada o küçük insan.
Utandım.
Ben ki artık hiçbir şeyin..  Yazmama izin vermiyorlar.
is this my home?

23 Mayıs 2013 Perşembe

ex

Nohutları ıslattım, pirinci de ayıkladım..
Nedir?
Yatakları topladım, çöpleri çıkarttım.
İnsan eski kocasıyla bir iki gün geçirince böyle oluyormuş; farkına varıyormuş.
Neden hala beraber olmadığının; birlikte..
Şimdi birazdan mutfağı teftiş edicem, bardak çanak çömlek...
Aksak?
Ama hep aksak... Hapşursak kabahat.
İki insan arasından bir fil bile geçebilir, evlilerse şayet.
İlaçlar verdik birbirimize, telefonlar verdik.
Küfrettik, teselli ettik.
İçtik, sıçtık...
Gül, gül, öldük.
Ama yine aksak.
Bir şey bittiyse yeniden başlamıyor.

17 Mayıs 2013 Cuma

halimiz duman aman

Koca kış geçti.
Kütüphaneyi yerleştirdim. Yaptığım budur.
Kanepenin yastıkları artık isyanda.
Kendime bir bisiklet almayı bile beceremedim.
Kediyle oynadık; bir aşağı bir yukarı, o ayrı...
Kafa hep meşgul ama.. Sebebi çok.
Kalın bir "yapılacaklar" listesi, çöpte.
Kitaplar var, hala okunmayı bekleyen..
Kara gölgeler var, takipte.
Kabaca; sıfırı çektik...
Kaybedenlerle bile artık muhatap olmuyoruz.
Kötü diyemeyeceğim ama... :)
Karman çorman diyelim.

16 Mayıs 2013 Perşembe

seni beklerken

Sen onca zaman geçir barlarda, iç tanımadığın adamlarla, bilmediğin yerlere git... sonra birden karşına çıksın!
Ve sana desin ki "Hayat bana biraz.."
Hoppa!
Geri mi dönelim, sevgili kanepemize, kedimize vs...
Ayıp.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

dersiz topsuz

Ben insan ağırlamayı severim. Hatta bazen yabancıları bile ağırlamayı severim; tecrübedir.
Dairemin altındaki kaldırımda Kazım Koyuncu anısına sarhoş sarhoş türkü söylüyor, ayakta duramıyor diye, Moda'da adamın birini eve davet etmişliğim, duş yaptırmışlığım, üstünü örtüp yatırmışlığım da vardır.
Ama evime gelen misafirin nasıl gittiğine dikkat ederim usta!
Yatağını toplamış mı, banyoyu nasıl bırakmış, mutfakta neler becermiş...
Çünkü aksini yapıyorsa, yani izansızsa, bu da bi nevi tecavüzdür; faydalanmadır.
Ki, haaa, işte ondan hiç hazzetmem. Bir anda sinirli eleman oluveririm, gerekirse kovarım.

12 Mayıs 2013 Pazar

desperado

Çaresizlik başka bir şeydir, umutsuzluktan öte.
Sen böcek gibi hissedersin kendini bazen, misal patronunun karşısında filan, ama kıyaslanmaz.
Çaresizlik, "biri bana yemek verir inşallah" diye her gün beklemektir.
O kişi geldiğinde, en şirin tavrını takındığında bile, onun çekip gideceğini bilmektir.
Yalnızlıktır. Kavgadır, savaştır; ölümdür bazen.
Siz onları yalnız bırakmayın, zaten yeterince yalnızlar.. Yaz geldi, zahmet olacak, kapınızın önüne bari bir kap su koyun.


10 Mayıs 2013 Cuma

zero dark ivan

Barış bir süreç gerektiriyormuş, onu öğrendik.
Bir de "çözüm" var.
Doktrinde karşıtlık var bu konuda; barış mı çözüm mü, henüz uzlaşamadı hiç kimse.
Birbirlerini ikna etmekle meşgul.
Ama ne güzel...
Konuşun, tartışın, sırnaşın... İyi bir şey bu.
Az önce biraz geç olmakla beraber "Zero Dark Thirty"yi seyrettim de.. (Meraklısı için: 00:01'den 05:59'a kadar süre zero dark'mış military term'de..)
Allah bizi Amerikalı olmaktan korumuş; o kadar söyleyeyim...
Ha, bizim seceremiz daha parlak değil, haşaa, ama bu denli gerizekalı değiliz be usta!
Hele bizim jenerasyon, tenis topuna Ivan Lendl'ın ismini verenlerdir! Bu kadar söylüyorum!
Amerikalılar da elbet yine Spielberg'vari filmler yapacaktır.

PS: Bigelow'a selam çakmadan edemeyeceğim.. Helal sana kadın!

7 Mayıs 2013 Salı

kanun mu bu yalnızlık

Sıyrılamıyorum..
Dün gece yine onu düşündüm saatin 2:22 olduğunu gördüğümde.
Sıyıramıyorum..
Elime gazete aldığım an, ha, yazı karakterlerine taktım bu kez.
YALANMIŞ AYRILIK
Saydırıyorum..
Gerizekalı insanoğlu isminin önüne vatandaşlığını eklemekle kalmadı, caka satıyor.
Sayıyorum..
Bir ay kaldı en fazla annemin gelmesine; huzur...
Saymıyorum..
Allahın boyacısı benimle dalga geçiyor; "Ayşe Hanım, kurusun, temmuza yaparız.."
Sıyırdım.
Bu deniz niye bu kadar soğuk?

5 Mayıs 2013 Pazar

denize doğru

Dönerken gece eve, baykuşlar peşinde. N'aparsın? Hiç.
Bir tanesi üstelik tam da eve yaklaşmışken geldi yamacıma, "Ayşe, bu akşam nereye" diye sordu, iyi mi...
Meğer biz geçen sene tanışmışız. Hiç hatırlamıyorum. Şeker bir şeydi, gerçi...
Şimdi ne yapmak lazım?
Arkadaşlarımı bile inandıramıyorum.
Ayşe artık evde çay demleyen çamaşır asan bir kadın diye...
Denize gitmek lazım.
Orada erir, her şey.