26 Aralık 2018 Çarşamba

yalnızım yalnız

Ben kendi kendimle konuşuyorum.
Yani, bayağı sokakta yürürken, mutfakta yemek yaparken, dizi seyrederken filan epey bir diyalog geçiyor 'aramızda'.
Üstelik bu yalnız yaşamaya başladığımdan itibaren gelişen bir 'habit' değil; ben çocukken de, hatırlıyorum, mesela perde çekmek için o zaman kullanılan tüylü, salkım saçak sopalar vardı. Ben onları indirip hepsine isim verir onlarla konuşurdum.
Tuvalete girer, sanki kimse duymayacakmış gibi, ders verirdim sanal öğrencilerime..
Sanırım bende bir tuhaflık var. E, deli olabilirim.
Ya da sadece ..
Yalnızımdır, hep.


16 Aralık 2018 Pazar

yeni yıl yeni ev

Maalesef tam karşımdaki apartman yıkılıyor.
Buna üzüleceğimi zannetmezdim zira müzik, çocuk gürültüleri, yanmış yağ kokuları rahatsızlıktı ama terasa çıktığımda selamlaştığımız amcanın beslediği kuşlar, Golden köpek Brandon (bu ismi ona ben taktım), neşe kaynağıydı.
Artık yoklar.
Şimdi moloz var.
O kepçe denen canavarın nasıl işlediğini seyrediyorum; harbiden yıkıyor, bi tos vuruyor kolona, çatı çöküyor vs.
Görüyorum karşıdan daha iki gün önce insanların oturduğu mutfağı, yatak odalarını, iniveriyor aşağıya büyük gürültüyle..

En fenası benim manzara bozulacak muhtemelen.
Denizi artık uzaktan görmiycez yakına gitcez.


13 Aralık 2018 Perşembe

kedi öldü kedi geri döndü

'Kedilerin top, makarayla oynadıkları oyunları hiç izlememiş biri hiçbir şey yaşamamış demektir.
Bir kedinin oda temizlenirken sağı solu silen paspasın üzerine atlıkarıncaya biner gibi dolaşmasını, çiçekleri koklayışını, kanepeye çıkıp kudurmasını, tembel bir zerafetle sobanın önüne kurulmasını ya da dikkatli adımlarla çalışma masasının üzerindeki kağıt karmaşasının içinden geçişini keyifle izlememiş biri, kendini seçkin bir zevkten mahrum bırakmış sayılır.
İnsanın kendi sıkıntılı hayatına ara verip dinlenmesi için bu hayvandan alacağı katıksız hazzın üstüne yoktur; söz konusu hayvan orada oluşundan doğal bir huzur duyar, hoşnutluk, yükümsüz, amaçsız, sonsuz.
Fritz'in günün birinde bu dünyada küçücük kürkünün içinde kör bir varlık olarak belirivermiş olduğundan haberi bile yoktur ve günün birinde bu dünyayı terk etmek zorunda kalacağından da haberi yoktur. Oradadır, daima oradadır, zaman ve sınır tanımaz; içinde derin bir huzur, yiyerek, içerek, uyuyarak, hayatın tadını çıkarır.'

Rudolf Geck, Geri Döndü (Kedim Fritz'in Eve Dönüşüne Dair) 

Kediler mutlaka eve döner.
Bazısı da karşıdan geçerken elimde can verir.
Frene basmak çok mu zor, araba kullanmadığım için bilmiyorum, ama bir ara sokakta hele viraj dönecekken çok da zor olmadığını düşünüyorum.
Önüne çıkan bir yavruyu ezip -ki tesadüfen 10 dakika önce ilerideki bakkaldaydım- kaçıp gitmek ne, onu hiç bilmiyorum.
Geri döndüm, sigaramı unutmuşum, bu ne dedim, niye??
Kanlar içinde tam da kaldırıma varacakken hala nefes alan..

Artık sözün sonundayız.
Siz insanlığınızdan vazgeçmişsiniz.
Hayvanlar yükümsüz, amaçsız, sonsuz.


3 Kasım 2018 Cumartesi

bugün benim doğumgünüm

..bir bar taburesi üstünde, demeyeceğim.
babamın öldüğü yaşta da değilim, henüz..

45'lik çıkardım ben; kafamın içinde çalıp duruyor..
Nerde neyi yanlış yaptım, bundan sonrası ne, sor bana pişman mıyım vs...
Yolda neler, kimler kaybettim, doğru düzgün (?) insanlar kazandım mı..
Bir macera diye gelmedim ben Marmaris'e. Yerleşmeye, eski tanışlarla daha yakınlaşmaya, yenileriyle tanışmaya, belki bambaşka bir iş bulmaya ya da yapmaya..
Bunların hiçbiri olmadı.
Üzgünüm. En çok da kırgınım.
Marmaris beni kırmadı, hiç kırmaz; ama insanların zalimliğinden, İstanbul'dan kaçan ben, asla buna burada yakalanacağımı tahmin etmezdim.
Artık biliyorum; benim yalancılara, iki yüzlülere, çok bilmiş, çok konuşanlara, dedikoduculara, iyi niyeti suistimal edenlere, fake hacılara hocalara ihtiyacım yok.
Benden faydalanmaya çalışanlarla artık işim olmaz.
Belki bir maceranın daha sonuna gelmişimdir, kimbilir..


15 Ekim 2018 Pazartesi

bugün


Bugün benim hayatta en sevdiğimin doğumgünü.
Öyle yazıyordu karnede.
Benim evlenme tarihim.
Öyle yazıyor..
Paul Weller'la dans tarihim (teşekkür abiye, bilmeden)
Maviş için o vakit..


14 Ekim 2018 Pazar

intervention


istanbul'a gittim, yeraltında dolaştım; Tayyip metro olayını çözmüş abi..
Çook güzel akşamlar geçirdim, bir tanesi hariç..
Meğer sevgili annem benim istanbulda kalmam için bir intervention planlamış..
Hoppa çöktük kadıköyde en sevdiğim kuzenlerin sofrasına..
Ben pas geçmedim tabii; Marmaris'i ballı tatlı anlattım.
Ama sırtıma bir bıçak girdi, devam edemedim.
İnsan en çok en sevdiklerinden korkacakmış, anladık.

Neyse, istanbul güzel. Hala.


3 Eylül 2018 Pazartesi

ayto

'Aytekin abi, bu manşet olmuş mu abi?'
'Aytoo, ben bu yazıdan atamıyorum bi gelip baksana, altın makas!'
'Aytekin abi, benim canım patates salatası çekti akşam Yakup mu yapsak?'

Senelerden '97, bu kulunuz klavye bile kullanmayı bilmezken TIR'ların vızır vızır geçtiği İkitelli'nin yolunu tuttu, boyuna posuna bakmadan gazeteci olmaya soyundu. Beni direkt Aytekin Hatipoğlu'na teslim ettiler, eti senin kemiği benim hesabı..
O bana Haşmet gibi (Babaoğlu), 'Bu mesleği yapmak istediğinden emin misin' filan diye sormadı, yanı başına oturttu; ilk iş köşe yazarlarının yazılarını düzeltmek, yazı dizisini kısımlara ayırmak, ı'ları i yapmak...
Bu ne dedim ya, bu mudur gazetecilik?

Oymuş.. Ayto ömrünü verdi o kerli ferli yazarların yazılarını düzeltmek, bazen yeniden yazmak için. Bana gazetecilik üzerine, güzel Türkçemizi en doğru düzgün kullanmak üzerine sayısız dersi ders olduğunu bildirmeden verdi.
En iyi arkadaşımdı, 'sevgilim' derdi sevdiklerine, benim için Kemancı'ya bile geldi, köfte ısmarlardı geç kaldığım günler, yani çoğu zaman, yazdıklarımdan 'atmaya' benden çok kıyamazdı, annemi hep anar 'Olcay Hanım'a saygılar' derdi, her bayram her doğumgünü telefonlaşırdık muhakkak, Marmaris'e gelecekti...

Aytom, mentorum, sen sevmezsin böyle kelimeleri boşver, canım, ustam, dostum, abim...
Güle güle.. Okay'la, Necdet'le sofrayı kurmuşsunuzdur. Selam söyle.







19 Ağustos 2018 Pazar

vurdu sillesini


hacı ben artık söz geçiremiyorum; muhtemelen siz de..
Hiçbişeye para yetmiyo kartlar sıfır, aşağıda kediler miyavlıyo; nerde yemeğim?
Bu uzun adam çıkıp çıkıp artistik 'lan kovboy filmi mi çekiyoruz' deyip duru, sen Rin Tin Tin bile olamazsın.
Ha Avarel olarak Daltonluğa soyunduysan ayrı..




6 Ağustos 2018 Pazartesi

ağustos iyidir

temmuuuuuz ah temmuz
boşuna seri katillerin ismi olmuyosun
hiç sevmem seni, geçtin gittin ağustosum geldi

Ağustosta aşık oldum ben ilk, öpücüğümü yakaladım iki arada, havuzda üzüm yedim ilk, mayomu çıkardım skin yüzdüm..

Ağustosta, en çok değer verdiklerim sevdiklerimle o vakit, ben hep çemkirirken 'Ya benim Marmaris'te olmam lazım!' diye, ama bi tarafım hep saçma bi şekil İkitelli'de, Ayto beni sakinleştirirken, biz belki en shompi günleri yaşarken YeniYüzyıl'da..

Ayto, uyan da bu yazıya bi şekil ver, nereye gidecek kestiremedim.

28 Haziran 2018 Perşembe

serçe

Kırmızı serçe diye bi film seyrettim, tavsiye..
Jennifer Lawrence'dan hoşlanırsınız ya da diil, hikaye soğuk savaş ajanlık olayları ki en sevdiğim..
En iyi uyarlama senaryo ödülü almış, boş değil..
Rusya'da top balerinken 'sakatlandırılıp' amcası vasıtasıyla ajan olan kızıl serçe..

Şimdi bu serçe ne yapar; adam mı keser, döver mi, boğazlamayı mı öğrenir, çeker gider mi?
Napıcaz?
Herhalde adam boğazlamayacağız.
Bir serçe ne yapar..

Aklını çalıştır, elbet yol bulacaksın.
Kuş beyinli deme, seninkini görelim.


23 Haziran 2018 Cumartesi

hadi bakaan

Bu yazının daha güzelini inşallah yarın yazarım..
Memleket bu istibdattan kurtulmuş olur..
Hep birlikte bir nefes almış oluruz..
O zaman umut;


3 Haziran 2018 Pazar

kuş

Kuş ölmüş çatıda..
Belki pire bit kurt vs ondan geldi, fark etmemişim.
Ama niye bi kuş intihar eder?
Pençesinde bilekliği de vardı..
Uçmuş kaçmış demek yuvadan..
Ama niye bi kuş uçabilecekken ölmeyi seçer?


22 Mayıs 2018 Salı

seç

Seçmek zordur..
Meslek seçmek, ev seçmek, koca seçmek, tuvalet kağıdı seçmek...
Bu sefer galiba önemli.
Öyle diyolar...
Pazardan domates seçerken sıkıntı yok. Kolay: ortasına bakacaksın, yeşilse, gerisi de kırmızıysa alırsın.
Kim bize seç diyor?
Pazarda ben.
Memlekette başka türlü yürüyor o işler.
Sana iki pusula verecekler perde arkası..
Damgaları sakın saptırma yerlerinden; domatese benzemez sen olursun çürük.
Devlet daireleri işlerinden oldum olası -herkes gibi- nefret ettiğim için, ben dalga geçmeyi severim.
Mesela oradaki görevliyle muhabbet et, gıcık olduysan sinir et..

Söyleme nasıl dünya tarihinde ilk defa tahliye bile edilmeye korkulan, mahpus bir başkan adayı olduğunu...
Birbirinden nefret eden 'cumhur' ittifakı olduğunu...
Yine bir araya gelememiş -standart- 'iyi'siyle 'ince'si 'molla' olduğunu...
Seç bakalım.
Valla sahilde dondurma çeşidi seçmek daha güzel; karadutlu olur, limonlu, karamelli...
Hepsi sizden iyi.


28 Nisan 2018 Cumartesi

Recep'ten mektup var!

Bitmez tükenmez tapu, belediye, aydem, muski vs işleriyle uğraşırken, herbirine ayrı küfrederken, avukatlık yapmadığım ama prosedürü bildiğim için şükrederken; kapımda şaka gibi bir mektup buldum.
Recep Tayyip Erdoğan yazmış.
Şöyle diyor: Sayın Poyraz ailesi, Türkiye'yi 3.5 kat büyüttük, Orman bakanlığımız hele hele çığır açtı yatırımlarda, tabiatı ve canlıları korumayı ilke edindik!! Daha yeşil Türkiye'yi birlikte inşa edelim!
Canım bir de kara çam tohumu göndermiş zarf içinde, onu da 'toprakla buluşturacakmışız.'
'En kalbi selamlarımla' diye imzalamış..
Hayır, önce kamera şakası sandım, baktım aşağıda posta kutusu dolu, herkese var birer zarf.
Sonra seçim öncesi adam taarruza geçti herhal dedim, Marmarisli'yi neyle kandırayım, karaçamla, pöh!
E insafa gelmediğini de düşünecek olursak; yani Tayyip Erdoğan'ın havaalanları, köprüleri, 'külliyeleri' için kesilen ağaçlardan Tebriz'e yol olur..
Demek hala bizim zekamızla, hafızamızla dalga geçiyor.
O zaman bize de dalga geçmemek düşer.
Haziranlar ona pek iyi gelmiyor malum..
Belli mi olur, belki o da kapısında 25 Haziran'da zafer kazanmış gerçek çevrecileri bulur.


25 Mart 2018 Pazar

lanet süleyman


Şu ara, deli sikti ya beni, Süleyman'ın Anahtarı'nı okuyorum; o da yetmiyo, seyrettiğim filmlerde hep denk geliyorum...
Nedir: Near death experience. Yani ölüm deneyimi tanıklığı gibi bişey..
Böyle bedeninden yükseliyorsun, kendini seyrediyorsun, kalp krizi anında filan, işte ışık görüyorsun, ölen yakınlarını, seni çağıran..
Bazısı sana geri dön diyor. Sen de artık hangisini dinler inanırsan...
Nerden mi biliyorum; bizzat yaşamadım ama bi ruh hastası liseli olarak tez konum buydu: 'Life after death'.
Sevgili Alban, hocamız, çok kötü yazılmış bi paper olmasına rağmen bana 10 numara vermişti; yaptığım araştırmadan mütevellit..

Velhasıl insanlar ölmez. Hiç Karayip Korsanları seyretmediniz mi?
Dolaşırlar dünyamızda, bazen ihtiyaç varsa birinin kılığında..
Sen o yüzden leş diye geçme tanı, düşün altında yatanı.


22 Mart 2018 Perşembe

gerçek arkadaşa özlem


Galiba ne zamandır yok.
Gerçeklik..
Dostluk..
Hadi dostluktan vazgeçtim, arkıdeş, buddy..?
Gecenin herhangi saatinde arayabileceğiniz ve yanınızda bulacağınız, size mesaj atmayan..
Kusurlarınızı huzurunuzda dizmeyen, sizi hakikaten dinleyen..
Bazen poğaça börek kek getiren..
Sınırsız film seyredebilen..
Orhan babayı hala dalga geçmeden dinleyen..
Gerekirse aynı yatağı paylaşan, gerekirse siktir olup gitmeyi bilen..
Para istemeyen, bira rakı vs isteyen...
Ve yalan söylemeyen, kandırmayan, aldatmayan
en mühim.. kalmamış gerçek.. arkadaş


11 Mart 2018 Pazar

zuzum iyi ki çok doğdun

Bugün arkadaşlar sağolsun bana teşrif ettiler.
Biri, elinde 'geç kalmış Zuzu parti hediyesi', ötekisi bir pembe top.
Sebep?

Sen benim en iyi arkadaşımsın, bitanemsin.
Bana hediye gibisin.
Ne zaman hasta olsam yanımdasın.
Gözümün içine bakarsın.
Sen benim Zuzumsun, hep oradasın.

Maviş sana beni verdi, beni sana...


27 Şubat 2018 Salı

geç sevgili


Fırtınalar kavurupduru Marmaris'i ..
Ama sen yoksun.

Annem ta İstanbullarda sağlık mağlık..
E ben yokum.

Kediler birbirini kovalıyor bahçede..
Zuzu sen yoksun aralarında..

Ben nerdeyim?
Amaaaan, bıktım bu Süleyman'ın Anahtarı'ndan, Brown'ın 'Başlangıç'ından..

Bunlarla uyumayı Araf'ta olmayı yeğlerim.

Biz zaten oradayız.
Geçen sevgililer günü vardı ya, ben böyle giyindim kuşandım, kırmızı rujumu da sürdüm, arkadaşımızın çaldığı yere gıttim.
Ben girer girmez çalan parça Zalım, iyi mi; iyi....
Sonra hoca gülleri de serpti sofraya...
Ben bi de sahneye çıktım, ne dedim (demişim) biliyor musun:

'Şu yaşadığımız zamanda, dünyada, memlekette, ne zor zamanlar.. Ne kötü adaletsiz öldürücü zamanlar.. Bari şarkı söyleyelim, sevgili gün olsun...!'







9 Şubat 2018 Cuma

kanlı ay

Noldu; kanlı dolunayımızı gördük mü?
Ben terastan seyrettim.
O esnada bilmediğim bi yerlerde insanlar ölüyordu.
Hala öyle.
Bazıları çok sevinçli; 'Biz de gider canımızı veririz' diyor.
Ötekisi sinirli; ahlaksız diyor, vs..

Beriki ısrarlı; ben gitmem diyor...

Biz bütün bunlardan ırak bir -ya da pek çok- doğumgünü kutladık.
Çok şendik, çok içtik, eğlendik...
Ve fakat..
Toplumdaki ayrışmayı, acayipleşmeyi Marmaris'te bile görebiliyormuşsun.

Kadın erkek ilişkilerinden başladı muhabbet, ying yang'a sardı, feng shui'ye atladı, boncuklardan Dalai Lama'ya kadar gitti...

Velhasıl herkesin kafa, kalp karman çorman..

O zaman soralım sadece Türkiye'de (eğer hala ona da sahipsek), sorulan soruyu:
Ne olacak bu memleketin hali?



21 Ocak 2018 Pazar

kumrukumru


Herkes yalan söyler.
Bazısı aldatır.
Başkasına söyler.
Ufak tefek yalanlar..
Sonra cinayet?

Asla yalan söylemeyen hayvanlardır.
Bakarsın, gözlerinin içine, anlarsın..

Ha, ya da anlamazsın.
O zaman öldürürsün işte, gebertirsin, duymazsın, kesersin..

Ve yalan söylersin.
Ben yapmadım...

Dışarıda fırtına var, palmiye sallanıpduru..
Üzerinde bir kumru, yavru, belli annesini beklemekte..
Ekmek atmayı denedim, nafile..
Gel, dedim, balkona, uçamıyor.
Bakıyor.
Korkuyor.

Dedim ki; merak etme bu fırtına birazdan dinecek, annen seni almaya gelecek.
Yalan.


13 Ocak 2018 Cumartesi

bedava mı sandın para verip aldım


Usta herkesin derdi kendine be yaw..
Ben yok gripten bi türlü kurtulamadım, parasetemollerin dibine vurdum, öksürük şurubuydu burun spreyiydi derken; sevgili Hepdeniz arkadaşım geldi, adaçaylarıyla, Mandalalarıyla..
Geçti gitti valla, hiçbişeyim kalmadı..
Şimdi Mandala da ne ola diyeceksiniz..
Benim adı kendine münhasır Hepdeniz arkadaşıma her daim deniz.. Datça Palamutbükü'nde yaşar, yaz kış denizine girer -ki blen bilir, oranın denizi temmuzda bile buz gibidir..
Şarj olur, ondan sonra bunları çizer, yapar:

Görüntünün olası içeriği: iç mekan

Bu kez bana nasıl niyet yükleneceğini de öğretti Mandalama, artık benden iyisi yok sırtım yere gelmez.
Gelsin huzur, gelsin deniz, gelsin Hep deniz..
Siz de gelsin derseniz bi bakın bakalım instagram'da paylaştıklarına: edahepdeniz
Bulursunuz kendinize uygun bir tılsımlı Mandala, eminim.



4 Ocak 2018 Perşembe

homeland


İstanbul'a gittim.
Nassıl özlemişim diyemiycem maalesef.
İlk YeniYüzyılcılarla yemek yedik, standart Yakup'ta..
Oraya varmam zaten Marmaris'ten İstanbul'a gelmekten zordu.
Ama tabii ki eski tanışlarla -hiçbiri gezetecilik oynamıyor artık bu arada- içmek yemek hoştu.
Tuzla desen her yere uzak, ben de komşuluk yapayım dedim, etrafta neler var..
Fırın buldum, sabah şahane bagetler, marinada Alaçatı diye biyer buldum, annemi götürdüm kalk kalk diye..
Ama Ege egeliyi çeker; çok sürmedi bu seneki İstanbul...
Geldik yine güneşin sağanaktan sonra bile parladığı yere..
Evim.