24 Kasım 2013 Pazar

öğretmen

Benim annem öğretmen. (O da nasıl bir kelime hakikaten; öğret-men, süpermen gibi bişey..)
Ama harbi öğretmen. Sadece sınıfında değil; hayatta bildiğim ne varsa annem öğretmiştir bana, diğerlerini de ben ayıklayıp ona öğretmişimdir, roller değişiyor yaş ilerledikçe zira...
Mesleki anlamda Ayto'mu öğretmen olarak tek geçerim; bana gazetenin nasıl bir şey olduğunu, editörlüğü öğreten adam...
Aşk babında, "öğretmen" diye niteleyeceğim bir sürü adam ve kadın var; ama sanırsam burada isimlerinin zikredilmesinden hazzetmezler...
Velhasıl öğretildik. Teşekkür hepinize.

20 Kasım 2013 Çarşamba

mücerret

Kendimle konuşma periyodunu çoktan geçtim de, hayvanlarla konuşmayı, yıldızlarla, hatta eşyalarla; kitaplarla konuşmaya başladım.
Eyvah, bana deli diyecekler, desinler..
Duman'la Hıncal gastede cümlenin sonunda iki nokta bıraktığı zaman kızardım. Düzeltmeye çalışırdım salak gibi. İyiymiş halbuki..
Neyse; okuduğum son kitap bana bir daha kitap okumamak gerektiğini -ki zaten böyle bir şey umuyordum- öğretti. Kendisini de bisikletim Merlin'le dolaşırken Erzurumlu bir emekli öğretmene hediye ettim; istedi çünkü. İyi de oldu.
İsmi Ruhi Mücerret. Yazarı da Murat Menteş.
Dün akşam Okan'ı seyrederken bir kez daha hak verdim kendime; o kızlar kitabı nasıl okuduklarını anlatırken, tamam, dedim, bir daha okumak yok.
Nokta.
Benim yatakodamda komacan bir kütüphane var. Abimin eşi "Nasıl uyuyorsun bu odada" der.
Ben orada yatınca sular seller gibi uyurum. En güzel rüyaları o odada görürüm.
Binbir renkli masallar var çünkü, Foucault'su, Dan Brown'ı, Orhan Pamuk'u, Tanpınar'ı var çünkü..
Ben bir daha kitap okumayacağım.
Uyuyamıyorum da zaten.

19 Kasım 2013 Salı

yemek süreci

Şimdi Diyarbakır'dan "barış" efekti geliyor.
Sonra İstanbul'dan Gezi'de ölen çocukların ağıtları geliyor.
Ankara'dan, sanki Diyarbakır'da başka insanlar varmış ya da o başka biriymiş gibi Başbakan diyor ki: "Ben İbo'yla Şivan'ı aynı sahneye çıkardım, siz Geziciler Ahmet Kaya'yı yuhaladınız!"
Haydaaaaa?
Hangisine inanacaz hacı?
Ahmet Kaya'yı öldürmediğimizi biliyoruz.
Ama senin emrettiğin kurşunların çocukları öldürdüğünü de biliyoruz.
O zaman sen hangi sahneye çıkarsan çık, kimle istersen...
Yemez.

http://www.youtube.com/watch?v=PeLL6Jcq_4I

16 Kasım 2013 Cumartesi

çocuk

Kaybetmek için çok erken, sevmek için de çok geç di mi?
Hep öyle değil mi zaten?
İnsan insanı gömüyor, akrabasıyla karşılaşıyor, 20 yıldır görmediği...
Ama en güzeli yeni "taşınanlar" dünyaya; onlarla tanışmak bambaşka.
Bi tanesi geldi, bütün o vaveylanın arasında, Zuzu'yla muhabbet etti, annesinin bana aldığı resimleri tanıdı, terasa çıkmaya da yeltendi, kediyle çatıya...
Çocuk işte..
Hepimiz çocuk değil miydik..

13 Kasım 2013 Çarşamba

mustiler

Açar kapıyı ilk, "Ayşe senin kedi napıyor" der, "Bizi rahatsız etmiyor merak etme" diye devam eder.
Halbuki Maviş rahatsız eder.
Babamn olta arkadaşı, hemşehrisi Mustafa Amcamı bu sabah kaybetmedik... Uğurladık.
Shompi diyorum ya ben çoğu kez, nedir diye soruyorsunuz, shompi Mustafa Amca işte.
Kızı babasının kızıdır.
Herşeyi zordur.
Baban sana yüzmeyi öğretir, hayatta kalmayı öğretir.
Ve son onunla vedalaşırken sadece "İyi bi kız mıydım baba" diye sorabilirsin.
Cevap verirse dünya senin.
Mustafa Amca'yı tanımadan da ben babama Musti diyordum.
Bir sebebi varmış meğer.

9 Kasım 2013 Cumartesi

dance me to the end of...

En son ne zaman dans ettiniz?
Ne öyle ıvır zıvır club'da ıvır kıvır danstan bahsediyorum ne de saçma düğünlerde ya da "fancy" salonlarda yaptığınız "bir sağ bir sol" sallan'dan...
Gerçekten en son ne zaman dans?
Tek başınıza mıydınız, partneriniz var mıydı?
"You give me fever.." En son ne zaman dediniz?
Ya da "With or without you!" diye ne zaman bağırdınız?
Telefonlardan, internetten, dizilerden, filmlerden; hatta gitmediğimiz, indirdiğimiz filmlerden, avm'lerden, gift shop'lardan, migros'lardan, patates kızartmasından, maçlardan, işten güçten....
Dans etmeye haliniz kaldı mı?
Rüyanızda dans ettiğinizi görüyor musunuz?
Bari.
"Can I just have one more moon dance" dedim, ben de bu saikle, sevgili kedim Zuzu'ya, reddetti.
Maviş benimle hep dans ederdi. Pek çok arkadaşımın da hatırasındadır bu garip sahne; resmen kolunu omzuma atardı ve dans ederdik, korkmazdı, döndürürdüm onu, hoşuna giderdi.
Zuzu direkt yere inmek istedi.
İnsanoğluna güveni yok onun hala.
Sizin var mı?
Bu iş güven işi galiba.
En son ne zaman dans ettiniz?


3 Kasım 2013 Pazar

the big 40

Ya, yaaaa, doğalı kırk yıl olmuş.
Farkında mıyız?
Hayır, tabii...
Öğrenci sıralarındayken ne düşünürdük, 40'ımıza geldiğimizde ne olmayı, nerede olmayı dilerdik; hatırlamıyorum bile.
Sadece çook uzak bir tarih olarak algıladığımızı hatırlıyorum.
Değilmiş.
N'aptım; mezun oldum elbette, bir sürü güzel okuldan; evlendim, en sevdiğim işi yaptım...
Sonra boşandım, en sevdiğim işimden de ayrıldım.
Şimdi babamdan kalan denize nazır evimde kedimle oturuyorum.
40 yıl.
Çok da uzun değilmiş.
Kedi bile bana babasından miras.
Ne yapmışım yani 40 koca yıl?
Anne olmamışım.
Bir sürü sevgili yapmışım, sevgili olmayan.
Bir dolu votka, rakı, bira, viski içmişim.
Uyanmışım, karlı sokaklarda, ya da çarşının orta yerinde.
Utanmamışım.
Korkmuşum, üzülmüşüm, ağlamışım, aynada kendime tokatlar atmışım..
Yaşamışım.
Pek çoğunun 100 yılına bedel.

hepi börtdey tu mi

Bugün benim doğumgünüm, ama mevzunun babamla hiç ilgisi yok.
Hiç krem kullanmıyorum, ellerim buruştu.
E? Bu beni yaşlı yapmaz!
Ama geçenlerde bana bir kız eve gitmeyi teklif etti, yanındaki yakışıklı çocukla..
Hayır dedim.
İşte bu yaşlandığımın resmidir.

1 Kasım 2013 Cuma

intihar eden arılar mevsimi

Hali hazırda pastırma yazı sürerken Marmaris'te, denizlere girerken, bisiklet binerken en sevmediğiniz şey kendini size ölümüne "fırlatan" arılardır.
Yüzerken kurtarmaya çalışmışlığım çoktur; avcunun içine alırsın "float" etmeye çalışan arıcağızı, kumsala ya da en yakın sandala taşırsın. Hiçbir şey yapmaz.
Ama bisikletle giderken imkansız; yüzüne yüzüne kamikaze uçuşu yapıyorlar. Gözlüğün yoksa sen sıçtın...
Nedir; henüz "nature" anlayamamış bunların bu olayını. Arılar hakkında bilinmedik çok şey var zaten. Ama bir nevi Japon oldukları söylenebilir onların da herhal; çiçekler veda ederken onlar da kendilerini öldürüyor.
Bu, şu an yat limanında yelkenli yarışlarını ağırlayan, uzun yalı'da inşaat sezonunu başlatan Marmaris'e uyuyor.
Çiçekler "sail" ederken binalar yıkılıyor zira...