10 Eylül 2016 Cumartesi

bilir mi kişi

Sahil Güvenlik'ten biri aradı 'Ayşe Hanım siz misiniz' diye.
E, teknem yok, bişeyim yok, evet benim.
'Siz tercümanmışsınız, ihtiyaç var.'
Çok yorgunum ben akşamlardan kalmayım, desem?
Tamam neresi?
Sahil Güvenlik Komutanlığı.
İyi de 40 yıllık Marmarisliyim, nerde o?
Ben size konum atayım.
Hoppi..
Taksici de valla, ben bile kendimden şüphelendim, geldik kapıda standart karşılama: 'Kimsiniz, vs'
Sonra tanış olduk eyvallah,
Bir garip Ukraynalı bilmeden Aksaz sularına girmiş, olay bu.
Alalım ifadesini zart zurt derken, elime bir tutanak verdiler, hadi bay..

Asıl macera sonra: Adliye binaları arasında yine ben, artık koridor denmiyor, koştur bir idari müdür bir kalem arayam diye.. Nerdeee bu bilirkişilerin vesikasını verecek diye.
Derler ki, tabii ki, henüz ulaşmamış tutanak, git yarın gel, hatta gelince de hazırlıklı ol, hesap numaran alınır, bir buçuk ay içinde yatar..

Ne askeriyeye gitmeyi severim ne adliyeye. Boşuna değil.

2 Eylül 2016 Cuma

dede

Oh be ağustos bitti!
Benim en sevdiğim aylardandı, şimdi en beteri..
Yaşasın eylül!

Karıştırdılar şimdi ortalığı..
Namaz niyaz derken, aklıma eski dedem geldi..
Ben okuldan koşa koşa varırdım maltepe çayırlar'a, dedem bana atları bile gösterirdi; 'beygir bunlar' derdi..
Sonra benimle öğretmencilik oynardı.
Elinde Edibe Yengemin örgü şişi, haritada talim yapardı.
Kendisi posta müdürüydü.
Bitane dolapçığı vardı; içinde Bitlis sigaraları..
Benle folklor oynardı.
Bitane kilitli çekmecesi vardı; içinde bana vereceği çikolatalar..
Söylemezdi.
Her cuma İstanbul'un ayrı camisine adeta törenle giderdi. Ayakkabılarının bağlanması bile özeldi onun için.
Paspastaki köpek yavrusunu bulamadım diye ağlayınca, annemi aradı herkesin korktuğu dedem.
'Naptınız çocuğa' dedi, hesap sordu.
Kedi getirdim eve, seccadenin önünden geçti, 'Uğurdur' dedi.
Dolmalıklar yedik, sahurda birlikte uyanıp.
Sonra reflü olduk, o ayrı..

Kimse anlamadı dedemi. Bi ben, bi Nur ablam..