31 Ağustos 2014 Pazar

nothing else matters

Yeni cumhurbaşkanımız hayırlı olsun. Başbakanımız da.
Ne kadar uzaklaştı bana bunlar.. TV'den canlı seyretsem de.
"Eee hacı? Sonra nolmuş" kıvamındayım.
Bazınız beni hor görür; sen napdurun onca liseleri üniversiteleri kitapları yalayıp yuttun da, diye..
Bazınız yan yan çemkirir, "Ama Ayşecim biz senle çok güzel işler yapacağdık.."
Bazınız kıskanır, niyeyse, "Ayşe hayat sana güzel."
Hayat güzelse kaçırdık onu, eyvah.
Güzel işler "yapacağdık" noldu, yapalım hala.
Kitapları yuttuk, yedik. Pişman değiliz.
Başka bi şey?

22 Ağustos 2014 Cuma

Gazoz'una var mısın

Geçen hafta bir iki günlüğüne Datça'ya gittim. Döndüğümde Zuzu paspasta bağırarak beni bekliyordu.
Ev arkadaşım benim o. Marmaris'e taşındığımdan beri, yarenim.
Annem gelir, abim gider, arkadaşlar gelir kalır, sevgililer geçer...
Zuzu seyreder. Beni.
Dün Aylinim ev arkadaşını kaybetti. Siyah beyaz, smokinli bir kediydi onunkisi. Bir kez tanışma şerefine nail oldum; bir hayat boyu yetecek yaramaz kedi gördüm zannediyordum. Ama Gazoz'un, Aylin'in özene bezene kurduğu TV setinin kablolarını nasıl yediğine tanık olunca bu fikirden vazgeçtim.
Güzeller güzeli bir şeydi bu Gazoz, o yüzden kimse ses çıkarmıyordu muzipliklerine. Aylin bir su tabancasını korku unsuru olarak kullanmayı bile denedi ama nafile...
"Şimdi ev bomboş" diyor, Aylin. Bir kedi sahipleneceğini, hem de sokaktan, en son düşüneceğim insanlardan biriydi Aylin.
Dahası, en fenası, çok az zaman önce babasını kaybetti Aylin.
Gazoz için "O Kürt kızı," dermiş babası, "ona iyi bak, sakın bırakma, o da sana bakacak."
Galiba Gazoz, İbrahim Amca'ya bakmayı tercih etti.
Zuzu'nun babası Maviş'in de arası benim babamla pek iyiydi. Onlar da peşpeşe gittiler.
Sonra, babam öldükten sonra Zuzu doğdu. Kimseye söylemeyin ama bazen onun bakışlarından feci huylanıyorum, babam zannediyorum.
Şimdi ev boş Aylinim, ama dolacak. Merak etme sen.


19 Ağustos 2014 Salı

napdurunuz len

Tamam. Seçtik mi, seçtik.
E bi durulun gari..
Memnun değil miyiz?
Biz önümüzdeki maçlara bakalım.
Parti mi değiştirecez, partiyi mi değiştirecez; ona bakalım.
Yok öyle pes edip gitmek filan.
O zaman Ethem'e ayıp olur. Ali İsmail'e yazık olur.
"Netçen gari" deyip oturmak da yok.
Nerden baksan bi on yıl daha -en az- bu hükümdarlık altında gözüküyoruz.
Bozalım bu oyunu.
Ama öyle yan yan yürüyüp ekmel mekmel tadında değil.
Basbayağı bozalım.
"Sen bunu yapamazsın akıdeş!" diyelim.
Bağıralım.
Sesimiz çıksın.
Belli tencere tavaya gıcığı var... O zaman daha çok tencere tava çalalım.
Şu kabullenmişlikten, biattan bir kurtulalım.
Silkinelim, tatilimizi de yaptık, koşalım!

14 Ağustos 2014 Perşembe

yüreklerimiz dinlenince

Ne başıma geldiyse başa çıktım.
Beyoğlu'ndan eve dönerken adamın tekini köpeğe tekme attı diye yumrukladım.
Maltepe'nin karlı sabahında kendimi eve atmasını bildim. Kuşlarla, köpeklerle..
Marmaris'te sokakta uyuyakaldım, uyandım, çatıdan girdim kendi evime, kedim bana yol gösterdi...
Bunlar bir şey değil elbet.
Neler yaşayanlar var..
Ama bir insan evladı hayvana bile isteye zarar verdi mi, kanım donuyor arkadaş!
Şimdi bir de lanet olası facebook bütün videoları açık ilan etti..
Amanın, insanlar neler paylaşıyor....
Mahsus mu yapıyorsunuz?
Çok mu az gelişmiş libidolarınız, iradeleriniz, fantezileriniz var?
Biz memleketin hali pür melalini düşünürken dünya zaten ne halde hacı?
İşte bununla başa çıkamam.
Her şey bir anda anlamsız oluverir o zaman.
Tükeniriz.

10 Ağustos 2014 Pazar

tourist


Çok kolaydır ya, oooh, saatinde kahvaltını et, sonra çayını iç, dinlen, denizine gir, çık, tekrar dinlen...
Arada kitap oku. Ya da sayfalarda göz gezdir.
Etraf zaten çığlık kıyamet, çocuk ağlaması, osu şusu busu...
Ye yemeğini iç biranı otur aşağı.
Bizim burada turizm sektörü böyle işliyor.
Lagosun yanına mayonez servis ediliyor.
Adamı değişik bir yere götürsen, "Vay be!" diyor, sanki aynı yarımadada değilmiş gibi..
Nee çok sıkılmışız harbiden birbirimizden.
Yüzümüzü görmeye tahammül edemiyoruz.
Kimi kandırıyoruz?
Sen balığı öyle yer misin abi?
Patatesini kızart, ver. Ama orada bir dur. Fish and chips yapmaya kalkışma mesela!
Ondan sonra, aman da "bu sene kesat" falan filan..
Yok ya.
Dolusunuz hepiniz. Otelleriniz, restoranlarınız...
Eyyyy, işletmeci, gözünü aç, sen sen ol, kendin ol be birader.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

boşa çekip kürek aynı..

Hep sıkıldığını söyleyen bir editörüm vardı bir zamanlar. Kendinden de sıkıldığından bahsederdi.
Siz sıkılıyor musunuz?
Şahsen ben çok.
Çözümü sabaha kadar TV seyretmekte mi bulsam, içip terasta uyusam mı, kitap mı okusam, sabaha karşı bisiklete binip sonra denize mi girsem; karar veremedim.
Insomnia bol, Marmaris'te trafik gırla zira, herkes bana eşlik ediyor sanki: Müziğimiz var, otobüslerimiz, şakacı sarhoş Ruslarımız...
Ama ben yine sıkılıyorum.

1 Ağustos 2014 Cuma

confessions of a breakdown

Ben kendimi tek parça eve getirmişim, daha ne?
Cüzdanım tamam, telefonum, terliklerim tamam, mayom bile üstümde.
Uyumak istemiş canım, ne var?
Evime gelmişim, anahtarım çantamda, ne var?
Kedimi beslemişim, kumunu değiştirmişim, ne?
Hayır. Saat 8'i çaldı mı, yemek sofrasında olacaksın!
Karnın aç, tok, fark etmez.
Yiyeceksin.
Yemiycem abi.