29 Aralık 2019 Pazar

before 2020

Haydi bakalıım çift sayılara geldik, hepimize 2020 güzellik, sağlık, barış, huzur, mutluluk, aşk getirsin..
2019 zor geçti benim için. Annemin 'yaş' olayının daha çok farkına vardım - insan annesine yaşlandı artık boşver tabirini yakıştıramıyor.
Kedimin, ev arkadaşımın, torunumun Zuzu'nun da keza yaş aldığını, artık bazı şeyleri yapamadığını, bazı da yeni huylar, hastalıklar edindiğini gördüm. Pek hoşuma gitmedi tabii ama 'circle of life' diyelim napalım..
Kendimi maalesef daha çok yalnızlaştırdığımın farkına vardım fakat aynı zamanda tek başıma çok şeyi başarabildiğimi üstelik çok da eğlenebildiğimi anladım.
Kariyer açısından otur sıfır! Seneye mümkünse..
Kitap okumaktan ziyade film seyretmeyi tercih ettim. Öyle ki insomniac gecelerimde senaryoları rüyalarımda kurguladım.
En son beni etkileyen filmle bitireyim o vakit: Before I Disappear (Ben Kaybolmadan Önce).
Bilen bilir; epey sulugözümdür. Beğendiğim, beni duygulandıran bir şey görürsem, duyarsam açarım vanaları..
İntihar etmek üzereyken çalan telefonla hayata, ailesine tekrar sarılan Richie kahramanımız. Merak etmeyin depresif değil, gayet eğlenceli. Hatta kısa film versiyonu 'Curfew' Oscar adayı olmuş, kaçırmışız.
Kaçırmayın, hayatı..


11 Aralık 2019 Çarşamba

nehir

İki güzel film seyrettim:

'Hayatımın müziği-Blinded by the light' ..
Bruce'dan sevgilenmiş, çıkmış yollara ..
Pakistanlı, Springsteen diyince (by the river) takip etmiş, emeline ulaşmış.
Babası o nehrin çok uzun olduğunu söylediği halde..

Öteki hikaye biraz ağır.. İkinci dünya savaşından başlıyor, Berlin'in yıkılmasına gidiyor..
Bizim Kurt önce Nazilerle uğraşıyor, sonra Batı Almanlarla...
Ressam. Tek yapmak istediği iş.
Tabelacılık da yapıyor, merdiven de siliyor...
Hiç konuşmuyor. Akademiye giriyor.
Öğretmeni bile eserlerine bakmıyor.
Sonra öyle resimler yapıyor ki dünya bakıyor.
'Asla gözlerini kaçırma' ...

En güzel hikaye burada; devam!
Ne istiyorsan ne diliyorsan...



30 Kasım 2019 Cumartesi

happy rain

Hayatınızda fazlalık teşkil eden insanlardan kurtulmak gerek.
Zaten halihazırda onca sorununuz var madem sıyrılmak gerek.
Eğer sizi mutlu ediyorsa şahane, kalsın; yoksa defetmek gerek.

Fırtınalar, panjur indirten yağmurlar, dükkan basan seller sonrası...
Güneş.

Biraz hayata -Levent Hoca'nın kulakları çınlasın- biraz gökkuşağına içerek, arkadaşlıklar hakkında edeceğim bir iki kelam...
Kim kimi nasıl tanıyor, kimin nesini biliyor?
Bana ne de geç.
O zaman konuşma!
Bişey söyleyeceksen de doğrusunu söyle.

Benim burada bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda arkadaşım var.
Gerçi yaşadığım her yerde keza öyle olmuştur.
Ama gecenin yarısı arayıp soran ya da 'Gelebilir miyim' diyen varsa, ha işte o arkadaşındır.
Kapıyı telefonu açıyorsan.

Geceleri uyuyamıyorum ben. İnsomniac.
Bol film dizi vs seyrediyorum.
Hele bir de sağanak yağmur fırtına bastırdıysa..
Tam gözümü kapatıyorum, güneş doğuyor, Allahuekber...

Kahve.. TV..
Kalk, bari sigara bitmiş çık al, giyin, kedinin kumunu değiştir, pervazları kontrol et su girmiş mi, Tayyip ne sayıklamış yine onları takip et, Friends'i 500. kez seyret...
Sonra dışarı çıkmamak için bin sebep uydur.
Çamaşır yıka, ev temizle, ekşili köfte yap.
Şu anda Zuzu halıya kusmakla meşgul mesela, iş çıktı bak!

O happy rain.. hep yağsan şöyle gürül gürül.




7 Kasım 2019 Perşembe

november rain

Çok yağmur yağdı, sular seller aldı Marmaris'i..
Ertesinde çıktık sokaklara, kedileri köpekleri doyurduk.
Valla çamur içinde kalan horozu bile kurtardık!

Doğumgünüm geçti, dostlar sağolsun, en güzeli balıklar diil kutlamaya gelen roti'ydi





30 Ekim 2019 Çarşamba

like a dog

Trump efendiden zaten hazzetmezdim ama en son işid liderini çukurda bombalayıp 'Köpek gibi ağlayarak öldü' lafı harbiden zurnanın zort deliği oldu.
Tabii, köpekler hep ağlayarak ölür, sokak köpekleri hele, götürülürken bile ağlarlar, bilirler başlarına geleceği..
Peki siz nasıl ölürsünüz Trump bey?

Geçen Spike Lee'nin şahane Blackklansman filmini seyrediyorum, yine aynı şey dikkatimi çekti: They are killing us like dogs.
Hacı nedir sizin bu köpeklerle alıp veremediğiniz?

Sonra sevgili şefimizin 'kalın' yardımcısı çıktı konuştu: Evet birer köpek gibi kıstırılıp öldürülmüşlerdir, onlar kanserdir, ve sair...
Aferin.

Şimdi siz en basitinden tek cümlenize tanık olan bir çocuğa bir köpeğin kanserli olmadığını mı, yoksa öldürülmemesi gerektiğini mi söyleyeceksiniz?
Ya da ölürken ağlayarak acı çektiğini mi?

Köpek kendinize 'hedef' göstererek unutmayın; sizin onlara çook ihtiyacınız var, polis, asker..
Onlar sizi dinler.
Siz onların sadece nasıl öldüklerini görürsünüz.




21 Ekim 2019 Pazartesi

shameless

İnsan ailesini ne zaman tanır?
Sucuklu tost, menemen yaparken mi? Evde ekmek bitmiş, hadi git bakkaldan al diye işittiğinde mi?
Rüyasında görmeye çekindiği adamlara aşık olup onların sevdasına takılıp gittiğinde abisinin onu ispiyonlamasından mı?

Ya da..
Kocanız bile yaptığınız, olmak istediğiniz işi babanıza kötü gösterdiğinde baba sizinle beraber dimdik durduğunda mı?

İnsan ailesini seçmez, seçemez. Ama zamanla tanır.

Ha, arkadaş; o başka mevzu.. Onu seçersin, gerçi bazen o çıkargelir, ama kredi verirsin en azından, o kredi düşer, o zaman biter.
Aile bitmiyor.

27 Ağustos 2019 Salı

Chapter II midnite tales: reality

Anneme anlattığımda bu tuhaf 'rüyayı' -ki hepsini anlatmam- güzelmiş, dedi, çukulata güzeldir.
Sonra eskilere daldı annem..
Ona çukulata alan dayısı filan olmadı hiç. Babamın da olmamıştır, ne gezer..
Ama kedisi olmuş; tüfekle kovalayıp öldüren bir avcısı da..
Anneannem öğretmiş ona, hayatta bilmesi gereken her şeyi.
Ben doğduğum yıl ölmüş; Ayşe.
Ve en fenası, annem babasını hiç tanıyamamış, 'hayal meyal' diyor. Gözler doluyor.
Üç abi arasında yetişen ve belki de hepsini geçen annemin zayıf tarafını görüyorum: Baba.
Hani benim her gece rüyalarıma konuk ettiğim..
Belki bir gece de dedem konuk olur, korkmam.


midnite tales

Ben bütün rüyalarımı hatırlarım.
Bazısı gördüğünü bile bilmez, ben film çeviririm halbuki, arada uyanır geri dönmek isterim filmin sonu noldu diye, olmaz, başkası başlar..
Geçen gece babamı -ki onu her akşam görüyorum- dayımın mutfağında çukulata yerken gördüm; ama öyle böyle değil çukulataları sömürüyordu, bir baktım evin her tarafı ezilmekte olan çukulatalarla kaplı, toparlamaya kalktım, herkes eziyor, kuzenler, annem, vs.. Beceremedim.
Sonra bir yerlerden Zuzu çıkageldi -onu da her gece görüyorum- 'arkadaşlarıyla' o beni Moda'ya götürdü, eski evime (dayımlara çok yakındır), ara sokaklarda dolandık, Zuzu sanki başka bir kediydi, biraz 'rebel', garip evlere girdik çıktık, onu öldürmek istediler ya da ben öyle sandım.
Ama kurtardım onu ya da o beni çünkü çok korkmuştum...
Uyandığımda evin kokusu bile burnumdaydı. Yanımda Zuzu vardı.



13 Ağustos 2019 Salı

koyun bayramı

Biz İstanbul Maltepe'nin Çayırlar şeyindeydik Ertuğrul abicim, beni neredeyse dedem dediğim en büyük dayım -çünkü Hulusi Kentmen kıvamındaydı- ve Edibe yengecim büyüttü.
Bahçede o koyunlar beslenir, tabii en çok benim tarafımdan, ve maalesef vakti gelince kesilirdi. 
O hayvanların bakışlarını ben de unutmadım; ne de bir tanesinin gözlerinin kapatılmasını, ama dedem alnıma bir de onun kanını sürünce anladım ki o yaşta, bu bir ritüel, tabii bilmiyorum ne, gerçi eve getirdiğim kedilerin kasaba götürüldüğünü biliyorum.
O zamanlar hiç anlam veremediğim şeylerin izini sürerdim. Kedileri arardım mesela kömürlükte, okula gidişte kırtasiyeciye, minibüsçüye sorardım. 
Kedileri bulurdum hepsini annemden gizli eve alırdım da, koyunlar sanki ölmemiş gibiydi.


31 Temmuz 2019 Çarşamba

kedinin katilini bulun

Kedileri tanırım, hasbelkader.. Avcıdırlar, sürekli tetiktedirler, gözlerinin arkasını bile görürler, çeviktirler, elinizin altından kaçar giderler haberiniz olmaz.
Ama sevdikleri insana da böyle savunmasız yanaşma huyları vardır, sürtünürler türlü şarkılar söyler kucağa çıkmaya çalışırlar.

O yüzden Marmaris'ten gelen haberi duyunca beynimden vuruldum: Belediye havuzunun yanında can çekişen bir kedi.. Yok, motor filan ezmemiş, patilerini kesmişler!
Böyle bir 'şeyi' hangi gaddar yapabiliri falan bir tarafa bırakalım, bunlar muhtemelen ya kediyi tanıyor, besliyor ya da hayvana (inşallah diyelim) uyuşturucu verdiler.

Velhasıl bir köpeğin bu tuzağa düşme ihtimali çok daha fazladır zira gerizekalı dahi olsa insanlara sonsuz güvenirler. Ama kedi için hayli zordur, kimseye güvenmezler.

O zaman haydi polis teşkilatı, siz tahmin ediyorsunuzdur; hatta onların kim olduğunu, nerelerde takıldıklarını.. Mahalle eşrafı, biraz vicdan varsa, haydi göreve!
Belki fazla ceza almazlar ne gerek diye düşünüyorsanız da, en azından caydırıcı olur. (Şu malum yasa hala çıkamadı ya..)

Bulun şunları, bak Marmaris'te böyle şeyler istemezsiniz, turist murist gelmez maazallah...

5 Temmuz 2019 Cuma

banyo

Arlemi yıkıyorum.
Beni çocukken yıkadığı ayılı havluyla..
Yok, sevmem, öyle sarılmak etmek ama gerekiyor; kucakla, banyodan çıkar, kurula, vs..

10 Haziran 2019 Pazartesi

mavişim görüşeceğiz


Bugün oğlumun ölüm yıldönümü.
Aynur ablayla, Moda'daki komşu kuaförle gömdüğümüz gün.
Ermeni lisesine. Şimdi anaokul olmuş.
Maviş'e yakışır.

Her gece dua eder misiniz?
Ben ederim.
Uyuyabildiğim gecelerde tabii.
Önce babam için sonra Maviş için dua ederim.
Maviş'in babamın kucağında saatlerce uyuduğunu hatırlarım, ölüm döşeğindeyken nasıl kaçtığını hatırlarım, bahçede battaniyeyle babamın Maviş'i nasıl yakaladığını hatırlarım...
Ama bütün bunlar bana huzur verir.

Şimdi oğluna bakıyorum.
Dün bir köpekle kavga etmeye kalktı; seni gördüm bi ara, sonra öyle bir nara attı ki...
Ahan da ranza dedim, Zuzu bayağı bildiğin dağ aslanı!
Yani Maviş, sen de bir kutup ayısıydın, oğlun aşağı kalmıyor, haberin olsun.

Seviyorum seni en çok.


16 Mayıs 2019 Perşembe

herşey güzel zaten

Kaç gündür arkadaşlarla bir araya geliyoruz, hepimizin ağzında bildik mevzu, diyecem ama hayır!
Seks konuştuk mesela dün çiköfte eşliğinde, çocuklara cinsel ders kitabı olur dedik, akşamına yat limanında ter attık, aşktan kediden borçtan paradan, sevgiden bahsettik.
Hepsi kahkahalarla süslüydü canım.
İstediğini alamayacaksın.


7 Mayıs 2019 Salı

ses ver

Acayip şeyler olupduru memlekette..
SAS komandosu Suriye çölünde ölüyor, bir ay önce yapılan seçimin hala sayımı yapılıyor, katakulli dersek, seçim yenileniyor, sil baştan.
Peki siz napacaksınız ey ahali!
Hala daha sokağa çıkmadınız; ben evime artık peynir zeytin alamıyorum, diye.
Şimdi bari fırla!
Bu adam faşist, diktatör, çık sokağa itiraz et!
Artık. Sesin çıksın.


23 Nisan 2019 Salı

19 Mart 2019 Salı

Salinger ve Clapton: iki dahinin hikayesi


Bu ara biyografilere taktım.
Freddie'nin Oscar'lı Malek'li 'belgeseli' Bohemian Rhapsody'yi hepimiz hayranlık, özlem ve gözyaşlarıyla seyrettik..
Geçenlerde iki farklı dahinin hikayesine denk geldim; farklı ama çok benzer..

J. D. Salinger: Amerikan edebiyatının Hemingway'den sonra en büyük ikonu sayılan, 20. yüzyılın kült kitabı 'Catcher in the Rye'ı yazdıktan sonra yıllarca bir şey yayınlamayan, inzivaya çekilen yazarı..
Salinger'ı 'tanımlayan' olay II. Dünya Savaşı'nda Almanya Fransa cephesinde 299 gün geçirmesi olmuş. Hatta Gönülçelen'i yazmaya cephede başlamış. Hem D-day'i (Normandiya çıkarması) hem V-day'i (Paris'in kurtuluşu) görmüş. Savaş bittiğinde Dahau toplama kampındaki manzara tabii ki onu en çok etkilemiş.
İnsanlığa inancını yitirmiş J.D. Bir yıla yakın hastanede depresyon tedavisi görmüş. Onu merak eden o kadar sayıda araştırmacı yazar var ki; hani bir yazar neden yüzyılın en çok satan kitabını yazıp ortadan kaybolur diye, hepsi onun orada delirdiği konusunda hemfikir. Halbuki komşuları arada bir kasabaya inip mektuplarını aldığını, yemek yeyip sohbet ettiğini anlatıyor.
Yazmaya devam etmiş aslında Salinger ama yayınlamak istememiş. Bunu öğrenen ve kapısına gelen gazeteciyi de 'Senin yüzünden özgürlüğümden oldum! Rahatsız etme beni. Aramızdaki fark şu: Sen dünyayı seviyorsun' diye terslemiş..
Salinger 2010'da 91 yaşında öldü. Üçüncü eşi ve kızı ardında bıraktığı eserleri peyderpey yayınlamaya devam ediyorlar..

Eric Clapton: Belki de yaşayan en büyük gitar virtuozu. Kurduğu sayısız grubu, Cream efsanesini anlatmaya gerek yok.. Oğlunu 4 yaşında trajik bir şekilde kaybettiğini biliyorduk da, aslında bu olayın kurtuluşuna sebep olduğunu bilmiyorduk.
Meğer Clapton'ın hayatının trajedisi 10 yaşındayken onu büyüten annesi diye bildiği kişinin babaannesi, ablasının da gerçek annesi olduğunu öğrenmesiymiş. Annesi onu istemediğinde 'Hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim' diye anlatıyor.
O da kendini müziğe veriyor. The Who'nun gitaristi Pete Townshend gibi, ilk gitarını kendisi yapıyor. Sonrası malum, geceler boyu çalıyor, efsane doğuyor..
Ama Clapton'un yüzündeki o dünyaya bir çeşit nefret ve kırgınlıkla bakan ifade hiç değişmiyor.
70'ler.. O zamanlar LSD kullanmayanı dövüyorlar.. Uyuşturucunun tuzağına kolayca düşüyor Clapton. En iyi arkadaşı George Harrison'ın karısına aşık olunca işler daha karışıyor, Leyla ile Mecnun'dan esinlenip Leyla'yı yazıyor.. Ama evden çıkmıyor artık. Yıllarca.
Sadece içiyor. 'Hayattan nefret etmeme rağmen intihar etmedim. Çünkü ertesi gün bir daha içecektim' diye anlatıyor o günleri. Ölmeye çalışıyor Clapton.
Sonra onu hayata bağlayan tek şeyi, oğlunu kaybediyor ve bir karar veriyor: Eğer ben buradan çıkarsam herkes çıkabilir.
Şimdi üç çocuğu ve eşiyle 'mutluyum' dediği bir yaşam sürüyor, konser vermeye devam ediyor Eric Clapton. Hatta tedavi masrafını ödeyemeyenler için bir rehabilitasyon merkezi açmış.

Biri savaştan, diğeri annesinden yaralı iki dehanın asıl yarası dünya ve hayat galiba.. Ve o yüzden bu denli yaratıcı, isyankar ve devrimciler. Eh, o satırlar dertsiz yazılmıyor, o gitar boşuna konuşturulmuyor...


4 Mart 2019 Pazartesi

dawa



Benim kavgam, benim kedim..
Dayılarım giriyor rüyama, sevimli, terasta oturmak isteyen, yatağımda uzanan..
Sonra abim giriyor sahneye, annemin asabını bozan..
Ne yapacağımı şaşırdım.
Bir de kadir kıymet bilmeyenler var.
Onların bütün derdini dinlersin, yarenlik edersin, evini açarsın, siktir olup giderler.
Ne yapmak lazım bilmiyorum.

Benim savaşım benim kedim


15 Şubat 2019 Cuma

Daha on yedi 17

Mucize doğmuştu Zuzu.
Annesi mutfak penceresinden gelip Maviş'i ayartmış, kendi evinde büfenin üstünden düşüp erken doğum yapmıştı Pamuk..
Memnune onu, tek nem kaldı, biberonla besledi.
Yan komşularım..

Sonra anneme teslim ettik Zuzu'yu.. Adını da onlar koydu zaten.
Annem kapalı bir odada büyüttü onu, korkaklığı ürkekliği bundandır..
Maviş öldükten sonra çok çabaladılar; al işte oğlunu filan diye, ben hayır dedim.
Marmaris'e getirdiler sonra..
Geliş o geliş Zuzu, havaalanında firar ettiği vakit hariç-bilen bilir, yanı başımda.

Zuzup şimdi daha 17'sinde..
Nice nice yaşlara benim en kadim arkadaşım.


23 Ocak 2019 Çarşamba

uyku yok

Nedir bu insomnia, nedir uyutmayan toss and turn...
TV başında eyvallah, birkaç dakikalığına dalıyorsun ama daha fena; sonra yatakta hiç UYUYAMIYORSUN.

Her şeyi düşünüyorsun; mesela kedimi tedavi etmek için gelen veterineri yumruklamayı, zira hayvanın tümden sağlığı bozuldu; ya da eski öğretmenlerinizi, nasıl olduklarını; en son seyrettiğiniz diziyi...

Bazen delirdiğini hakikaten düşünüyorsun; mind keeps rolling ve sen durduramıyorsun.
ve uyuyamıyorsun


14 Ocak 2019 Pazartesi

help

Bugün belediyeye hiç inanmayarak dilekçemi sundum.
İnşaata itirazım var, bütün apartmandan da imza topladım.
Ama artık herkesin sesini öyle kesmeyi başarmışlar ki, pek umudum yok..
Ne yapmak lazım bilmiyorum, bağırmak çağırmak yetmiyor, tencere tava çalmakla olmuyor.
Adliyeye, emniyete git, uymuyor..
Ben bilemedim, help!


10 Ocak 2019 Perşembe

çişim var

Yeni yıl yazısı yazamadım. Çişim var
2019 neler getirir götürür, çişim var.
Sevgilime kavuşcak mıyım?
Ya da bi sevgilim var mı, çişim var
Memleket nolcak hacı
Büyük çişim var.
Heryere işeyesim var.
Kediler gibi olalım, yapalım bunu.
Belki sesssss getiririz.