Annem iyi değil.
Benim için yürüdü son gün; son çünkü o evde kalmak mümkün değil.
Hazine keşfettim yine; Maviş'in tasması. ilkokul karnelerim, Stephen King romanları...
Kanepede uyudum, annemin yanıbaşında..
Uyandım, ben annemi hiç böyle görmedim.
Aciz, muhtaç...
Ama sevgi kelebeği hala gözlerinde pırıldıyor, yeşil yeşil..
Ondan güç aldım, kaldırdım, yürüdü benim için..
Arlem, bi dahaki buluşmamız balkonda terasta olacak, kahve içecez, dans bile edicez.
Herkes hala dalga geçer, onların 'falsetto' sesleriyle, dar pantolonlarıyla.. Ben de hiçbir zaman fan'ları olmadım, Travolta'nın Saturday Night Fever'ını bilir bizim kuşak, danslarını..
Barry, Robin, Maurice ve Andy Gibb kardeşler: Bee Gees.
Hani her dans etmek istediğimizde ya da bir club'da birden çalan Stayin Alive eşliğinde dancing yeah diye bağırdığımızda..
Yeni bir belgesel seyrettim; o şarkı aslında ne hakkındaymış: 1979'larda New York'ta yaşanan yoksulluk, ırkçılık ve vandalizm. Sonra şarkıyı 'disco' kılıfına sokup stadyumlarda binlerce kişiye plak yaktıran sözümona rahipler..
Grubun sonu böyle gelmiş. E tabii, Nixon zamanı.. Bir yıl önce milyonlar satan Bee Gees 'öcü' olmuş. Disco müziği de gay'lerin ve zencilerin keşfettiği ortaya yayılınca, al sana 80'ler..
'Biz sadece müzik yapıyorduk' diyor Barry Gibb. Ama işte Amerika'nın ne kadar tehlikeli bir ulus yer herneyse olduğunu bilmiyor.
Bu arada bir şey daha öğrendim; Barry'ye o 'falsetto' sesi, hepimize 'Ahan da bu Bee Gees' dedirten sound'u Arif Mardin keşfetmiş.
Bu sabah denize girerim diye kalktım ama 'deli poyraz' beni yerime oturttu baba.
Senin için atacaktım birkaç kulaç, onun yerine bi saksağanla tanıştım, bir filmde 'Penguin bloom' ismi, Naomi Watts filan oynuyor, kuş penguene benzediği için adı öyle, neyse..
Bizim Naomi surf yapan, okyanusta cirit atan üç çocuklu hepili meriid avustralyalı sen git taylandda roof'tan uç, omurga felç, vs..
Bir saksağan yavrusu bulur oğlu baş ucuna koyar, 'anne bu aç', hadi bakaan.. Hatun kayaking şampiyonu olur (bi de gerçek hikayeymiş)..
Ben de besliyorum saksağan baba, çatıda, o korkunç sesiyle uyandırsa da. Ama bana pek faydası dokunmuyor.
17 yıl olmuş baba, sen gideli. 10 yılı geçmiş ben geleli.
Marmaris ikimizi de hayal kırıklığına mı uğrattı, ne dersin, sen bir yolunu bulursun, saksağan mesaj tüm hatlar açık.
Öpüyorum çok.
Çook mutlu haberler vermek isterdik lakin, hazan nisan yol vermiyor..
Zuzum sürekli kusmaya devam ediyor, onu gören ben de keza..
Bir güneş açıyor yaz oluyor, bir yağmur yağıyor, marmaris nisanı böyle, alışkınız; ama biz hayalet şehirlere, geç oldu mu evde hapis kalmaya, pazara bile hes koduyla girmeye, maskeyle bisiklet kullanmaya alışkın değiliz..
Mayısı bekleyelim madem, iyi aydır severiz.
Hiç sevmem.
Ama şu ara karşıma çıkan her şey turuncu... Markete gidiyorum turuncu, eve geliyorum turuncu..
Geçen gün bir usta geldi, aspiratör lambasını değiştirdi; kalemi turuncu..
Turunç iyidir sağlıktır, kuşkusuz pek çok anlamı vardır..
Bana iyi geliyor gibi, benimle kalsın.
Hatta onunla turuncu gökyüzünde buluşalım tekrar ben mavinin derinliklerindeyken..
