30 Ekim 2019 Çarşamba

like a dog

Trump efendiden zaten hazzetmezdim ama en son işid liderini çukurda bombalayıp 'Köpek gibi ağlayarak öldü' lafı harbiden zurnanın zort deliği oldu.
Tabii, köpekler hep ağlayarak ölür, sokak köpekleri hele, götürülürken bile ağlarlar, bilirler başlarına geleceği..
Peki siz nasıl ölürsünüz Trump bey?

Geçen Spike Lee'nin şahane Blackklansman filmini seyrediyorum, yine aynı şey dikkatimi çekti: They are killing us like dogs.
Hacı nedir sizin bu köpeklerle alıp veremediğiniz?

Sonra sevgili şefimizin 'kalın' yardımcısı çıktı konuştu: Evet birer köpek gibi kıstırılıp öldürülmüşlerdir, onlar kanserdir, ve sair...
Aferin.

Şimdi siz en basitinden tek cümlenize tanık olan bir çocuğa bir köpeğin kanserli olmadığını mı, yoksa öldürülmemesi gerektiğini mi söyleyeceksiniz?
Ya da ölürken ağlayarak acı çektiğini mi?

Köpek kendinize 'hedef' göstererek unutmayın; sizin onlara çook ihtiyacınız var, polis, asker..
Onlar sizi dinler.
Siz onların sadece nasıl öldüklerini görürsünüz.




21 Ekim 2019 Pazartesi

shameless

İnsan ailesini ne zaman tanır?
Sucuklu tost, menemen yaparken mi? Evde ekmek bitmiş, hadi git bakkaldan al diye işittiğinde mi?
Rüyasında görmeye çekindiği adamlara aşık olup onların sevdasına takılıp gittiğinde abisinin onu ispiyonlamasından mı?

Ya da..
Kocanız bile yaptığınız, olmak istediğiniz işi babanıza kötü gösterdiğinde baba sizinle beraber dimdik durduğunda mı?

İnsan ailesini seçmez, seçemez. Ama zamanla tanır.

Ha, arkadaş; o başka mevzu.. Onu seçersin, gerçi bazen o çıkargelir, ama kredi verirsin en azından, o kredi düşer, o zaman biter.
Aile bitmiyor.