3 Haziran 2014 Salı

babama mektup

Saçlarım sarardı iyice baba.
Zira üç yıldır senin memleketinde, Marmaris'te yaşıyorum.
İşler kolaylaştı, ya da ona işi bıraktım diyelim.
Ama üzülme, o beni bırakmadı, devam ediyorum bir şekil.
Hayat kolaylaştı diyeyim aslında sana, anlarsın sen onu.
Yalnız memleketin gidişat biraz bozuk, sen olsaydın "Napıyor bu adamlar" diye her akşam masada dellenirdin.
Kitaplarını derledim topladım, evi -eh, tabii biraz kendime göre yerleştirdim. Ama merak etme, senin takım fotoğrafının durduğu vitrin baki, dokunmadım.
Annem geliyor, her yaz. Sağlığı gayet yerinde. Bildiğin "Olcay Sultan", malum...
Zuzu var. Sen tanımadın onu; Maviş'in oğlu. Ama ona hiç benzemiyor! Nasıl uslu... Sen olsaydın kucağından kalkmazdı.
Torunların geliyor, temmuz ağustos gibi... Sen onları da görmedin ama onlar seni tanıyor. 
Ege, acayip zeki, büyük torunun, şimdi 8 yaşında, öğretmenlerine kök söktürüyor - tabii annesine de... Efe, "shompi" 6 yaşında o da, hayatı keşfetmeye çok ısrarlı, tam bir macerasever.
10 yıl olmuş be baba.
Bugün bisikletle dolaşmaya çıkmadan adamın biri yolumu kesip "Poyraz di mi" dedi, "kaşlardan belli... Özleniyor değil mi?" Nereden bildi?
Velhasıl namın burada hala feci yürüyor "Mustim"!
Ben seni her gece rüyamda görüyorum zaten. Ama bir de havadis al istedim...

2 yorum: