18 Şubat 2013 Pazartesi

elder women

Dün akşam Bono'da maç seyrederken, bara konuşlanmış, yanda oturan çifte takıldım.
Hatun sarman filan yapmış saçları ama, belli ki en az 50'sinde.
Adam desen, tam bir hödük. Üzerinden sarkan leş bir ceket, uzun burunlu ayakkabılar; tipi zaten fena.. Ama genç. Bela geliyorum demiyor, gelmiş.
Kadın bizim mekanın -övünmek gibi olmasın benim alıştırdığım- kedisini sevmekle meşgul, hatta kedinin kürklü mantosunda uyumasına izin veriyor. Gözüme girdi yani. Arada paslaşıyoruz, kaçamak bakış hesabı, gülümse, gülümse Ayşe...
Adam ne zaman masadan kalksa hatun suratıma bakıyor, sorar gibi; "Napıyorum ben bu öküzle acaba?"
Bir ara, maç bitiminde, eh zaferin de verdiği sarhoşlukla, "Hakikaten napıyorsun bacı? Kalk şurdan" demeyi filan düşündüm.
Sonra vazgeçtim tabii.
Muhtemelen hesabı kadın vermiştir, adamın dil dökmelerine kanmayı tercih etmiştir.
E, başıma gelmedi değil. Artık bizim yaş da kemale erdi, hatta bazılarının tabiriyle "karta kaçtık."
Fayda isteyen tayfa kalabalık, ama şunu unutuyorlar: Bizim onlara öğretecek daha çok şeyimiz var.
En azından haysiyetli davranıyorum, davrandım diye düşünüyorum. "Sabah çok güzel uyuyordun seni uyandırmak istemedim hayatım" cümlesini sarf etmemişimdir mesela hayatta.
Ayrıca artık gardımı da feci aldım.
Keşke o herif kediye bulaşmaya kalksaydı, hatun da dünya da bir pislikten kurtulurdu...

2 yorum: