23 Aralık 2012 Pazar

öyle bir geçer zaman ki

Bak kış geldi, ben yazlık evdeyim.
İki sene önce olsa şu anda 9.45 vapurunu yakalamak üzere Moda yokuşundan iskeleye koşturuyor olurdum. Kırmızı şapkam ve montumla...
Şimdi, yazlık elbiselerimin asılı olduğu dolaba nazır kedimle konuşlanmış, klimanın iflas etmemesini umaraktan tek kişilik yatağımda, rutubetli odamda oturuyorum.
Ha mont duruyor, ama şapkayı sanırım geçen kış bir takside unuttum.
(Hayat çok değişmiyor yani.)
Lacivert perdelerim artık salonu süslüyor. İki kişilik yatağımı arkada bıraktım. Mavi duvarımı da...
Çünkü burada gerçeği mevcut. Her gece ay ışığında uyuyabiliyorum, tabii şu aralar fırtına eşliğinde... Güneş her sabah üzerime doğuyor. Kedimi ve beni uyandırıyor.
Vapurda alelacele okuduğum gazeteleri -malum, toplantıya hazırlık- artık kahvaltıda ister okuyorum ister bir kenara bırakıyorum.
Burada tuhaf gelen şey şu; senelerdir denize girmek, tatil yapmak vs için geldiğim ve hep özlemini çektiğim memleket, artık gerçekten memleket.
İnsanları aynı, ben yine esnafla muhabbet ediyorum. (Hayat çok değişmiyor yani..)
Ama ben İstanbul'da yürüyemedim.
İnsan değişiyor.


2 yorum:

  1. bu, "iki kişilik yatağı arkada bırakmak" bir izlek gibi, tekrarlanıyor... insan iste istemez merak ediyor: ne yatakmış?

    YanıtlaSil
  2. valla öyleydi ne yalan söyleyelim:))

    YanıtlaSil