26 Kasım 2012 Pazartesi

clean slate

Babamın bütün bir kütüphanesi duruyor burada. Bir değil birçok. Eski hukuk kitaplarından tutun, resmi gazetelere, yargıtay yayınlarına....
Hepsi çöp. Çünkü hiçbirinin geçerliliği yok artık. Ama duruyorlar. Tarih sırasına göre tasnif edilmiş bir şekilde, güzel güzel dolaplarının içinde uyuyorlar.
Kütüphaneye vermeyi denedim, istemediler; üniversiteye verelim dedik, onlar bile yan çizdiler. En kısa yol kapının önündeki çöpleri ayıran sevgili evsizimiz galiba.. Öyle gözüküyor.
Babam emeklilikten sonra birkaç yılını burada, Marmaris'te, memleketinde, avukatlık yapmaya çabalamakla geçirmişti. Çabalamak diyorum; çünkü yıllarca hakimlik, savcılık, müfettişlik yapan bir adamın, evinden ailesinden uzakta kalması, ancak böyle açıklanabiliyordu.
Ben de avukat olup meslekten vazgeçtiğimde beni teselli etmek için, "Kızım beni baroya şikayet ettiler, sen ne diyorsun" bile demişti benim kahraman babam.
Hep arkamda durdu. En büyük hayali belki o kütüphanenin, home office'in işe yaramasıydı bir gün - birlikte çalışarak- ama olmayacağını ilk günden kendisi anladı.
En önemlisi bana da anlattı.
Lakin biz derdimizi başka kimseye anlatamadık galiba!
Fark etmez.
Çocukluğumdaki gibi; hiç konuşmadan, herkesin -annem dahil- bizi kıskanacağı şekil, di mi baba?
Ben atıcam onları. Tertemiz olacak evin, odan, kütüphanen. Düzen meraklısı kızın düzenleyecek hepsini yeniden merak etme, etmezsin zaten. Eskiler gidecek, fresh start verilecek, anılara dokunmadan tabii...
Sen bunu mu istemiştin buraya taşındığında? Bizim yüzümüzden mi yapamadın?
Ha, ben yapıcam! Eyvallah baba.

1 yorum: