17 Haziran 2012 Pazar

lean on me

Öyle bir hal varmış, ben sonradan öğrendim; sırtını yaslama şekli... Bu yüzden evlilik peşinde koşarmış kızlar cıvıl cıvıl, düğün dernek organizasyonlarıyla, gelinlikleriyle, damatlıklarıyla, şekerlikleriyle, davetiyeleriyle bu yüzden çok meşgul mesul mesut olurlarmış.
Ben daha olayı idrak edemeden evlenmişlerdenim. Ha, beylik laftır; "Ben zaten hiiiç evlenmeyi düşünmüyodum ki", vs, evet, aynen, oluverdi valla. Hem de en güzel şekliyle. Kırlarda teklifle, Kaplan'da (arabamız) giderekten, Paul Weller'la dans edip Verve'le salona girerekten...
Ve fakat... İşte, başa dönüyoruz. İki bağımsız, arıza ruh. Tamam, birbirini pek seviyor, ama kırmayı da sevmeye başladı bi süre sonra. E, normal, isyan ediyor hayvan. Tasmayla yüzükle tutamazsın.
Biz birbirimizi kırmaktan vazgeçtiğimiz için boşandık. Yorulduk çünkü, yazık.
Ama o 'yaslanma' lüksünü sanırım az da olsa tattım ben. Şuradan biliyorum; ailemin oturduğu eve gittiğimizde banyoya girdiğimde sanki dışarı çıktığım zaman hiçbir şey değişmemiş olacak diye nasıl korktuğumu biliyorum. Nefes nefese dışarı çıkıp ona sarıldığımı biliyorum. Bu neye yaslanmaysa tabii?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder