24 Ocak 2012 Salı



Bölüm 10

Flashback '97
Acayip sorumsuz, yalnızlığın kalesi, kimsesiz dağınık evimi toplamak epey yorucu oldu tabii… Abim geliyordu, ben gidiyordum.
O yokken banyoda müzikle duş alıyordum. Commitments.
Eh artık, banyo yaparken Commitments dinlenemeyecekse, envayi çeşit makarna TV karşısında tüketilemeyecekse, “Leaving Las Vegas” eşliğinde sevişilemeyecekse….
Benim de artık o evde işim olmazdı.
E tam da bu yüzden aradım onu. Bunca zaman niye yapmamıştım ki? Eski zırlayan kırmızı telefon, saat 5 civarıydı, “Beni programdan arasana yarın” dedi. Dedi. Onca zaman niye yapmamıştım ki bunu? En çok istediğim şeyi, onu arayıp yalnız evime çağırmayı?
Geldi. Tabii hemen ertesi günü o esrarengiz telefon konuşmasının bende bir paniktir başladı. Aman da aman… Gazetede sinirli voltalar atıldı. Eve erken kaçıldı. Duş muş yapıldı.
Zaman geçmiyor… Arayacak mısın?
Aradım.
“Senin evin uzaktı di mi?”
Adresi tarif ettim. Başka bir bekleyiş başladı.
İlk once Haşmet’in ‘Kristal Gemi’si dinlendi. Salı gecesi. Bu akşam niye programı var ki bu herifin? Kaçta biter? Kaçta gelir? Kaçta arar?
Zaman geçmiyor. N’apsak… Önce büfedeki Absolute şişesi açılır. Buzlar, limonlar konur bardağa. Şıkır şıkır.
Telefon. Koş. Bu kim?
“Ustaa?” Taksi şoförü. Haydaa.. Kısa kes.
N’apsak? En iyisi ayak tırnaklarımıza oje sürelim…
Telefon. Koş.
“Sevgilim uyumadın mı?”
Hayır, birazdan gelip beni bir güzel düzecek, senden daha çok sevdiğim adamı bekliyorum.
Bekle...
Gözlerim tam kapanıyordu ki… Telefon bir daha çaldı. Elimde bardağım balkondan bakıyorum. Beyaz BMW’siyle diğer arabaların dönüş yapamaması için en uygun yere park ediyor. Sırtında çantası, elinde cep telefonu; “Kaçıncı kattı?”
İçeri dalıyor adeta. “Gezebilir miyim?” Çok komik. Komik gözüküyor. Meraklı, yaramaz çocuklar gibi. Etrafı araştırıyor. CD’ler, arşiv tabii dikkatini çekiyor.
Gösteriyorum. Kedimi de.
“Vahşi olmalı.”
“Ne içersin?”
Masadaki şişeyi görüyor. “Black Label iyi olur.”
Yerim ya. Böyle lafları yiyoruz ya biz. (Biz kim?) Sonradan çözüyoruz ya. Güyya.
İçeri geçiyoruz. TV. İçkilerimiz. Müzik.
Kanepede yatıyor. Ben altında, yerde oturuyorum. Bu kez ben başlatmayacağım. Başımı koltuk yastıklarından birine hafifçe yaslayınca doğruluyor, elini saçlarımda gezdirip öpmeye başlıyor.
Kanepe.
Elinden tutuyorum. Banyoya uğrayıp bir prezervatif kapıyorum. İçeri, odama, yatağıma götürüyorum.
Absolute enteresan bir içki. O gece tek istediğim zamanın geçmesiydi.
Geçti de…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder