18 Ocak 2012 Çarşamba



Bölüm 5

13 yıl önceydi. İstanbul. Karlı bir mart akşamı. Babası uyardı Ayşe'yi: "Kızım bu havada nasıl gidip nasıl döneceksin?" Merak etme baba. Nuran'larda olacağız. Hem bu karda yollar açık olur!
Nuran'lara gidildi, içildi, "Kal Ayşe, bu havada bir yere gitme." Olmaz. Ayşe daha fazla bekleyemeyecek.
Haftalar önce en sevdiği radyo programını aramıştı: Kaybedenler Kulübü. Röportaj yapmıştı onlarla. Hatta stüdyoya gidip yayına katılmıştı. Sonra yazdı, postaladı gazetelere. Çıkış yolu... Ama ne arayan vardı ne soran. Radyodakiler de söz vermişti, "Arayacağız seni Ayşe, bunu kesin yayımlatırız biz." Eee?
Bekledi. Aradı. Sordu. Hatırlattı. Hayal kurdu. Merak etti. Aradı. Bulamadı. Belki de o akşam Nuran'lara diye evden çıktığında asıl gitmek istediği yeri biliyordu Ayşe. Otobüs durağında son otobüsü beklerken kar altında bir karar verdi. Yayın günüydü programın. Oradalardı, birkaç yüz metre ötede. Walkman'in radyosundan yayını dinlerken aradı evi, "Ben Nuran'da kalıyorum, çok kar var." "Biz demiştik değil mi kızım..."
Tesadüfler olmuyorsa yaratılmalıydı hayatta. Beklemekle olmuyordu, uğraşmak lazımdı, oldurmak. Nedense koşmaya başladı. Heyecandan mı, onları göreceği ve bu kez kaçış şansları olmayacağı için mi, aceleden mi; Gümüşsuyu'na varıncaya dek epey bir yordu kendini. Başı da iyice dönüyordu artık.
Sürpriz: elinde bir şişe Jack Daniel's, radyonun kapısında buldu kendini. Bir de çiçek. Tekel bayii gül verdi viskinin yanında. "Merhaba, size bir sürpriz yapayım dedim." Hem iyi vakit geçirir, hem işi hatırlatır hem de belki yakışıklı dj'le bu sefer... Sevgili dj başını eğer, en çarpık gülümsemesiyle: "İlk defa bir kadın bana çiçek veriyor."
Sonra?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder