19 Ağustos 2012 Pazar

bayram yazısı

Benim bir dedem vardı. Hayati Dede. Dedem değildi aslında, en büyük dayımdı. Ama onun adı ailede öyleydi; Hayati Dede, hatta 'çocukça' Hayatdede...
Bana atları ilk gösteren (camdan), salonunun duvarına Türkiye haritası asıp benle beraber okul dönüşü öğretmenlik-müfettişlik oynayan, ilk sahura kaldıran, dolmalıkları hapur hupur beraber mideye indiren, Bafra sigara dolu kişisel dolabına ya da bana Beyoğlu'ndan aldığı çukulataları sakladığı çekmecelere beni yaklaştırmayan şahane bir dedem vardı. Hayati.
PTT müdürü emeklisi. 23 Nisan 1920 doğumlu. Babası İstiklal Savaşı madalyalı. Annesi zaten kendinden madalya zengini; dört çocuk, savaş, yokluk, sen hepsini okut, adam et... Tek başına.
Bayram demek, dedeme gitmekti eskiden. Şimdi kızı bana bildiriyor; "Ayşe, Yalova'dayım, eski odamdayım. Akasya ağaçları hala duruyor!"
Bahsettiği yer Yalova'daki PTT misafirhanesi. Yıllarca yaşadıkları yer. Yer yataklarını indirip sıra sıra yatışımız hala aklımda. Kikir kikir sabaha kadar...
Bayram böyle bir şeydi işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder