8 Nisan 2013 Pazartesi

yüz kızartıcı

Bu akşam yüz kızartıcı bir şey yapmadım. Ama yüzüm pembe.
Bütün gün fırtına sonrası Marmarisinde dolaştım, sahilinden caddesine, ara sokaklarına. Bisiklet baktım, kasap paşa'ya uğradım, sokak shompisi besledim, banka işlerimi hallettim, "olmayan" kitapçıya gittim...
Barlar Sokağı'nı gündüz geçmek pek hoş olmuyor, niyeyse daha bir tekinsiz geliyor insana. Çamurlu, pis, hazırlıksız bir de...
En sevdiğim dönercide iskenderimi yedim, Nil Balıkçı'yla göz göze gelmekten kaçarak -davet eder yine diye, şahanedir- yat limanına çarşının içinden çıktım, hala vitrinlerde üzerimdeki eşofmanların olduğunu görüp gülümsedim.
Eve döndüğümde yorgundum nedense. Üstümü değiştirip yatmak isterken evin büyüsü yine galip geldi; terasta akşamüstü manzarasına teslim oldum, kendime bir rakı doldurdum, Zuzu'yu da çatıya çıkardım.
Lodos dinmişti artık. Dümdüz görünen mavi gri bir deniz ve turuncu olmaya çalışan füme gökyüzü vardı. (Ya da füme olmaya çalışıp da turuncu olan?)
Aşağı inip dolaptan enginarı çıkardım, tavukları terbiyeledim, kasaptan aldığım etleri bölüp buzluğa attım. Bir rakı daha doldurdum. Bu kez yanına şalgam suyu yerine bir fincan çay aldım.
Bilgisayarın başına oturduğumda herkes aynı şeylerden bahsediyordu...
Valla ben bir şey yapmadım. Ama yüzüm hala pembe.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder