5 Şubat 2015 Perşembe

tost makinesi


Ben kahvaltı sevmeyen bir çocuktum. Annem zar zor kakaolu sütümü kapının önünde içirir, elime de bir tost tutuştururdu.
Ama ne tost...
Ben başka hiçbir yerde böylesini yemedim; peynirli, salamlı, sucuklu, domatesli; fark etmez..
Yapması ayrı zevkti, her defasında annem "Kızım yaktın!" diye yaklaşık 25 yıl arkamdan koştu..

Hurdacıya verdim kendisini bugün.
Eh, Orhan Pamuk'un bozacıları, yoğurtçuları varsa bizim de hala hurdacılarımız var.
Bir tanesi aşağıdan geçiyordu, aklıma düştü bir arkadaşın "Sen artık o makineyi göm" lafı, çağırdım, "Bir lira olur abla" dedi, "Olmaz" dedim, "Sen onu inşallah tamir et çalıştır, biz çok denedik, bizden bu kadar, sana emanet."

Sonra tabii üzüldüm ben. 
Buzdolabı kamyonete yüklenip gittiğindeki gibi...
İnsanın hayatını paylaştığı eşyalar, makine de olsalar, değerlidir, iz bırakır.
Neredeyse adama makinenin nasıl çalışacağını anlatıyordum; öyle sahiplenir, seversiniz eşyalarınızı.
Hepsi bir iz, bir koku, bir "kırıntı" bırakır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder