9 Şubat 2015 Pazartesi

müzeyyen

Kayınvalidem haberi vermişti ilk, Deniz "kelime" söyledi diye...
Neymiş? Müzeyyen.
Sebebini hala bilmiyoruz.
Ama herhalde Almanya'da büyüyüp Türkiye sınırlarına girdiğinde çocuğun aklına gelen ilk şey buysa, saygı duymak lazım..
Ah, Müzeyyen...
Ne denir, ardından, "titrettiğini mi mücrim gibi"? Kimseye şikayet edemeyecek miyiz, aşkımızı sır gibi saklayıp derdimizi de söyleyemeyecek miyiz?

Son İstanbul konserinde seni seyretme şerefine nail olmuştum, Sepetçi Kasrı'nda.
Eskiden bir kasa rakı sahneye söyleyen Müzeyyen, yine bizi yanıltmamıştı, aldı kadehi çevirdi başının etrafında, dikti, hop, fondip.
Bülent Ersoy ön masadaydı, onunla dalga geçmeyi ihmal etmedi, bir ara yanına çağırdı, herhalde benim hayatımın en güzel anlarından biriydi ikisinin beraber meşk etmesi.

Çocukken annemin senin şarkılarını yazılı bulduğum sarı sayfalarında, Beyazıt öğrencilik günlerimizde, Kumkapı kaçışlarımızda, Çiçek Pasajı demlenmelerimizde, Cumhuriyet'te, Saki'de, her daim sen vardın Müzeyyen Abla.

Velhasıl benzemedi kimse sana..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder