3 Mart 2012 Cumartesi

aaaaaaay luv this gaaayyyyyyyyy



Zaten yeterince gece kuşuydum, bir de bu herif çıktı. Artık iyice baykuş olduk. Pek keyifli. Eh, çok da seksi, ne yalan söyleyelim..
Ona sorulmamış o kadar soru vardı ki.. Daha doğrusu yapılmamış bir söyleşi vardı onunla. Kifayetsiz insanlar, ekranlardan onlara hergele bir centilmen gibi bakan zeki gözleri karşılarında büyürken görünce, herhalde "Nasıl olsa onu tuzağa düşüremem" anksiyetesine ya da "Vay be, aslında iyi çocukmuş" gereksiz hoşgörüsüne kapılıveriyor. Lardı. Ama onunla aynı kurallarla oynamak olası olmalıydı.
İşte her röportajını okuduğunda içten içe kendini kemiren, harekete geçiren şey bu 'eksiklik'ti. Kapatılmalıydı. Ama kim? Neden kendisi olmasındı? Mazeret bulmak sorun olmazdı. Kahretsin, oldu olası sevmişti de onu üstelik. Basbayağı bir beğeniydi ona karşı beslediği. Gecelerini uykusuz bırakmakla kalmamış, rüyalarına bile girmişti. Karşısında elinin kolunun titreyeceği, sigarasını yakamayacağı, gözlerine bakamayacağı aşikardı ama... Olsundu. Oyun...
Sahne? Jim Beam mi ısmarlasak? Ne giysek? Ne yapsak... Nerde? Bebek Kahve?
Neyse, bu ayrıksı adamı gözünde bu denli takdir edilesi kılan şey her neyse, gerçekten kayda değer bir şeydi; çünkü öyle herkesi -açık söylemek gerekirse- kimseyi yüceltmeye kalkışmazdı. Yani en azından günümüz TV yıldızları söz konusuysa. Kolaycı dalga geçme tavrı -onun da yaratıcısı bu, nevi şahsına münhasır- ya da sıradandan nefret etme alışkanlığı bakiydi. Fakat bu adam ortaya çıktığından beri ona karşı bir aptalca kampanya başlamıştı ki, neredeyse içinde yaşadığı kültürün görünümünü arzediyordu. İnsanlar ya onu "Bu herif kendini ne zannediyor" diye karalıyor ya da "Ayy ne tatlı ne sıradışı adam" diyorlardı.
Oysa bu herif lanet olası akıllıydı. O tepkileri verenlerden temel farkı da buydu. Tek ihtiyacı olan şey de; kendisi gibi akıllı biriyle konuşmaktı...

1 yorum: