Bu sabah kapı ziline uyandım. Hoppaa, bu saatte benim kapımı kim çalar - bu arada saat 11...
Kafamda hala yıldızlar uçuşurken indim merdivenleri, baktım delikten, iki şık beyefendi. Allah allah..
Açtım, 'Wow' dedim, 'a sight for sore eyes' (iç ses)...
'Ben David' dedi bi tanesi, 'Bu da kardeşim George.'
Ne güzel.. Buyrun, çay için bişey için.. (hala iç ses, zira rüyamın devam ettiğini düşünüyorum)
'Sizin için bir broşürümüz var' dedi, gösterdi: Acılar bir gün biter mi?
Haydaaaaa! Beni mi buldunuz kardeşim sabah sabah bunu soracak! Tam adresine geldiniz bravo.
Uyandım tabii, rüya bitti.
'Nasıl yani' diyebildim. 'Greenpeace filan mı? Ben üyeyim zaten.' (Benim akıl da her durumda nasıl hayvanlara çevreye kayıyorsa artık...)
'Yok' dedi çocuk, güldü. Aman da hanimiş (still iç ses).
'Biz Yehova şahidiyiz.'
Aaaaa dedim, anlaşıldı (bu sefer dış ses).
'Biliyor musunuz' diye gülümsedi.
Evet, dedim, teşekkürler ilgilenmiyorum. Size iyi şanslar.
'Peki' dedi kibarca akıllı çocuk, öteki kapıya yöneldiler.
Kapıyı kapatırken bi yandan gülüyorum 'hah Marmaris'in bi Yehovası eksikti' diye, bi yandan da acıdım çocukların haline.
Sonra düşündüm, ya keşke ben bunları takip etseydim, Marmarislilere Yehova şahitlerini nasıl anlattıklarını izlemek çok eğlenceli olabilirdi.
'Hanfendi biz Yehova şahidiyiz.'
'Kiim? Şahitlik neyin yapmam ben. Napan ben Yehovayı!'...
Yabancı sayısı o derece arttı demek..
YanıtlaSil