2 Ocak 2015 Cuma

kaç kaç kaç kaç

İstanbul'u özlemişim, eyvallah..
Saçma kaosunu, kedili sokaklarını, çalgıcılarını, kitapçılarını, vs...
Bütün yeraltını dolaştım bu kez. Harbi yeraltı: metro, tünel, marmaray; hepsinde gezindim. Gıpta da ettim açıkçası, güzel olmuş, birinden ötekine bağlanıpdurun, 10 liraya doldurduğun istanbulkartla bütün şehri gezebilirsin.
Ama gezebildim mi; hayır.
Hava muhalefetini bir kenara koyalım, ben böyle kalabalık görmedim.
Ürkütücü.
30 senelik arkadaşlarımla buluştum; onlar da aynı şeyi söyledi: "Biz artık İstanbul'da dolaşmaktan korkuyoruz."
Valla şimdi bayat edebiyat olacak ama, yeri geldi: Biz gençken Beyoğlu'nda sabaha kadar çakkırı şıkkıdı gezerdik. Şimdi herhalde annemin oturduğu Tuzla'da bile bunu yapamazsın.
Yeğenlerle sinema yapalım dedik.. 5'te yola çıktık, iki adım ötedeki salonda 7 buçuk seansına zor yetiştik. Trafik, avm manyaklığı, bir de yeni tanıştığım "popcorn kuyruğu"!
Kardeşim bu şehirde herkes her şey için bir kuyruğa girmek zorunda mı?
Cevap: evet.
Sinemaların hepsini avm'lere hapsetmişler faslına girmiyorum bile...
Neyse, dönüşüm güzel oldu tabii... Sabahın köründe kaçarcasına atladım uçağa, ver elini Dalaman, ilk defa Köyceğiz yolları bana öyle güzel gözüktü, mandalin koktu.
Velhasıl burada zaten yürümekte olan merdivenden koşmaya çalışanlar yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder