Tek yurtdışında yaşama tecrübem birkaç aylığınaydı, İngiltere'de, güyya dilini en iyi bildiğim ülkede; trenden indiğim an bana anlamadığım bir şeyler söyleyerek yaklaşan İskoçlar gördüm, görüş o görüş, iki ayımı onların dilini sökmeye çalışarak geçirdim.
En şikayet ettiğim şey; garip kokan evler, halılar, dükkanlar, sokaklar haricinde, rüyalarımı bile türkçe görememekti. Ben bir şey düşünüyordum ama onu kendi dilimde anlatamıyordum, anlatsam bile onlar anlamazdı...
Son birkaç senedir ta 17 yaşında yaşadığım bu deneyimin kendi ülkemde gerçeğe dönüştüğünü görüyorum.
Geçenlerde Marmaris'te Haziran Hareketi forumu idrak ettik, misal.. Benimle merak ve coşkuyla gelen herkesin içi sıkıldı. Neden? Çok güvendiğimiz ÖDP'nin eş genel başkanı ve CHP'li bir vekil öyle sıkıcı standart konuşmalar yaptı ki, salı sabahı grup toplantılarını izleyen biri olarak -evet, öyle bi default'um var- tekrardan öteye gidemediler.
Gezi'de bulunan bir genç kız çıktı konuştu, "Ben sizi anlamıyorum, neden bahsediyorsunuz?" dedi de kendimize geldik..
Ütopya diye bir yarışma var, haberdar mısınız orada ne tür cümleler dökülüyor gencecik çocukların ağzından: "Başkan, reis, sen nasıl istiyorsan o", "Bu yaşıma geldim ben de sanatımı senden öğrenecek değilim", "Abi bak biz bunları birbirlerine kırdıralım, daha fazla oya ihtiyacımız yok neticede" vs...
Eh, ne güzel şeyler öğretmişiz hakikaten, helal.
Siz de son zamanlarda oturduğunuz kafede, yemek yediğiniz restoranda, içtiğiniz barda yanınıza yanaşan ya da bir şekil muhabbet açılan elemanla konuşmakta zorluk çektiniz mi?
Hatta bazen yakın arkadaş toplantılarında sohbet ederken "Eeeeh, eve gitsek artık, ne bu ya" dediniz mi?
Anlaşamıyoruz artık kardeşim. Farklı dil konuşuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder