İnce uzun bir kutuda dizili eşantiyon bütün markalar.. Annem hepsi bittiğinde, zaten birer yudumcuktu, kutuya yerleştirir bana verirdi.
Ve ben n'apardım onlarla.. Askercilik oynardım.
Ortada duran mesela general olurdu, yanlara doğru tüm, tuğ, vs dizerdim hepsini.. Albaylar, yarbaylar, erler; hepsi var.. Biri Chanel, öteki Dior...
Bir kız çocuğunun parfüm şişeleriyle oynayıp onlara rütbe verme psikolojisini varın siz düşünün.
Ama bir tanesi bile kaybolduğunda, abim çalmıştı tekini hinlik olsun diye, anneme nasıl açıkladığımı daha çok duymak istersiniz: "Anne ben kaybetmedim, darbe oldu!" ve bir de gözyaşları içinde, suçluluk duygusuyla...
O yüzden kimse bu ülkede yaşayan hiçbir çocuğun, gencin, kadının, yaşlının örselenmediğini, yok kuşak x, yok z, y diye açıklamanın bir işe yarayacağını iddia etmesin.
Koskoca çınar gitti, Yaşar Kemal...
Hangi döneminde ülkenin, kendisinin hangi çağında başkaldırmadı, zorlanmadı?
Şimdi yine yeni yeniden barış rüzgarları estiriliyor.
Deneyin, denemekten halel gelmez.
Ama memleketi de deneme tahtasına çevirmeyin.
Unutmayın, "silahlara veda" derken, akabinde ikinci bir dünya harbi çıktığını, meşhur romanın yazarı Hemingway'in intihar ettiğini...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder