Kadın sabaha karşı kalkıyor, mutfağa geçiyor, patatesleri bir güzel doğruyor, yağı ısıtıyor, atıyor patatesleri içine, kızartıyor, yiyor.. Sonra kızgın yağı gidip yatakodasındaki kocasının başından boca ediyor!
Bizim yazıişlerinde en ilginç bulduğumuz üçüncü sayfa haberlerinden biriydi bu. Uykusunda mı planladı, kalktı canı patates istedi de aklına mı geldi, kimse bilmedi.
Ama cana bir yerde trak geliyor, o kesin.
Misal, benim karşı komşu... Yıllardır her daim kocasıyla ölesiye kavga edipduru.
Tamam, eşler kavga eder de, camları yaz kış açar mı kardeşim bütün mahalle duysun diye?
Kadın sesini duyurmak istiyor.
Belli ki dışarı çıkmıyor. Belli ki kocası onu aldatıyor. Belli ki mutsuz.
Ama bağırıp çağırmayı, avazı çıktığı kadar küfretmeyi, adamın bütün "işlerini" camları çerçeveleri açıp ilan etmeyi seviyor.
Boşalıyor sonra. Hop, ikinci sahnede kadını balkon duvarlarını boyarken görüyoruz. Ya da battaniye yıkarken, ve yağmurda bekletirken...
Artık hepimiz anasını, bacısını, şürekasını biliyoruz. Haykırıyor çünkü.
Adam sessiz. Dinliyor. Birkaç saat. Sonra belki kapıyı çarpıp çıkıyor. Ya da sevişmeye başlıyorlar, o kadarını bilmiyoruz..
Nedir bir kadını "Ben kendimi asacak hale geldim lan!" diye gecenin bir yarısı konuya komşuya bağırttıran?
Nedir uykusundan uyandırıp patates kızarttıran, kocasını yaktıran?
Amaaan, deyip pencereleri kapatmayın.
Ruh hastası, deli demeyin.
Kadının derdi var.
Anlatmak istiyor.
Bu ülkede neredeyse bütün cinayetler boşuna ekmek bıçağıyla işlenmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder