There, I am crumpled in my chair again. Smoking and thinking and planning and bullshitting again. Playing the various tunes and rewinding the various scenes in my mind. Misery.
In my silent lucidity, I sit, on the verge of tears and insane ideas of suicidial tendencies, I think and get drowned in my own thoughts.
Responsibilities, so to speak my dear, fuckin life daily routines... Never cease. Never change. New ones entering and exaggerating the result. Outcome of an ordinary world-life: (I will learn to survive) nothing!
Çalışmak, konuşmak, okumak, yazmak, yapmak, etmek, olmak -yaşamak zorunda olmak... Yorucu. Hepsinden sıkılmış, bıkmış, kaçmak, uzaklaşmak (ama nereye?), yükümlülüklerin olmadığı yerleri aramak isteyen ben için daha zor.
Beni bağlayan şeylerin (bağlaması gerekenlerin mi diyelim), benden uzaklaştıklarını hissetmek daha acayip. Ağırlık, yorgunluk... Onları geçtik. Feraha çıktık mı?
In other words: are we there yet?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder