Yabancı dilde (ne demekse) Oscar almış.
Macar yönetmen Lazio Nemes neredeyse tek kamerayla çekmiş bütün Nazi katliamını.
İzlemeyenler için şöyle anlatayım; Sonderkommando diye 'ayırdıkları' bir birlik var Yahudilerden ve onlar neyle mesul biliyor musunuz?
Kendi soydaşlarını soyup gaz odalarını temizlemekle.
Sonra kalanların küllerini, adını yeni öğrendiğim Sola nehrine küreklemekle.
Saul bi Macar. Sonderkommando. 'İşi' gereği yine soyuyor, vs.
Ama temizliği yaparken bir nefes duyuyor.
Bir çocuk. Hayatta kalmış.
Hemen öldürüyorlar tabii çocuğu (bu bi mutlu film diil) ama kendisi de esir olan doktor Saul'a zaman veriyor; doğrudüzgün gömmesi için.
Bu çok önemli çünkü ötekiler, ne duası, aynı çukura atılıyor.
Saul haham bulmak uğruna neler yapıyor, artık gerisini siz seyredin.
İkinci Dünya Savaşı filmlerinin fanatiğiyimdir. Çünkü bence insanın insana yapabileceği zulmün top noktasıdır.
Peki neden Piyanist'i seyrettiğimizde ya da Er Ryan'ı, Nusaybin geliyor gözümüzün önüne.
Biliyorum siz istemiyorsunuz. Siz (kimseniz) Ryan'ın da ölmesini (pardon şehit) Piyanistin de bi daha çalmamasını istiyorsunuz.
O zaman bi vakit ayırın Saul'u seyredin.
Olmayan oğlunu küller arasından nehre taşıyın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder