O da çok küçüktü ben de.. Ama hep benden dört yaş büyüktü neticede.
Ben bunu bilmezdim tabii; güreşmeye çalışırdım onunla, kafayı yere zonk diye vurduğum çoktur..
Bazen büyük bir kabahat işlerdi, ben eve gelmeden hazırlardı beni, babamı, "Anneme iyi gözükelim" şekli...
Bazen okuldan cep yırtık saat kayıp gelirdi, futbol oynamış, kavga etmiş, okuldan kaçmış, vs...
Anneler Günü'nde, doğumgününde filan, hiiç, beyfendinin açıklarını kapatırdık.
Ama geçen gün düşündük de annemle, hakikaten en güzel çocukluk hediyelerimi o almış meğer.
Mesela çocukluğumun en güzel oyuncağını abim aldı bana, Kocaoğlan, ayım.
Bir dükkanda görmüştük de, ben ona göstermiştim, tabii param yetmemişti, yılbaşında yanıbaşımda bulmuştum onu..
Annem pasta almak için bize para vermişti de, bizimki Divan'a girip "En pahalısından çikolatalı" diye hovardalık yapmıştı, annemin kızmasına rağmen o doğumgünü bizim olmuştu işte.
Küçükken o kahverengi bantlara kaydetmişler bizi. Ben Seyyal Taner söylüyorum. Abim Şenay.
Kimse inanmaz, ama ben hatırlıyorum o günleri; mikrofon elimde (fırça ya da çakmak), "Bütün dünya buna inansa...!"
Yaşlandık galiba... Hadi nice yıllara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder