Benim günlerim üç aşağı beş yukarı aynı geçiyor: Sabah -öğlene tekabül eden- kalk, Zuzu'yu besle, limonlu su iç (böbreklere iyi geliyormuş), televizyona şöyle bir bak, giy mayonu, al anahtarını, hop...
Bugün de aynısını yaptım. Çıkarken annem uyuyordu. Uyku vakti. Uyandırmadım onun için. Keşke uyandırsaymışım.
Gezdim bisikletle, dolaştım, yüzdüm... Aradım; cevap yok. Ara, ara, ara, ara.... Kapı duvar.
En sonunda eve geldiğimde karşılaştığım manzara, beş saat önce ben evden çıkarkenle aynıydı; annem uyuyordu.
Bir şeker hastasının akşamüstü uykusuna yatıp uyanmaması hayra alamet değildir.
Önce meyve sularıyla saldırdım düşmana, sonra ice tea ile.
Kucakladım böyle, içirdim hepsini -normalde içmeyeceğini bildiğimden...
Sonra bi peynir pide darbesi, ardından terbiyelediğim bonfileler...
Hatun anca ayıldı.
En komik tarafı o zaten; şekerinin düştüğünü nereden anlıyorum, benim sarhoş halime benziyor.
Annem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder